24 Şubat 2009 Salı

Bolum VII: 7 Devlet 1 Millet (ve Son Söz)

Derleyenler:

Azerbaycan
Ragip Sari ve Kamile Eda Ariturk


Kazakistan
İsmail Arabacı

Kırgızistan
Saziye Cakiroglu

KKTC
Prof. Dr. Ata Atun

Özbekistan
Umida Yusupova Özdemir

Türkiye
H. Okan Balcioglu

Türkmenistan
Parahat Y. Gylyjov ve
Kadir M. Türken


Azerbaycan



Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bayrağı hakkında ilk hükümet kararı 1918’de alınmıştır.Buna göre, Azerbaycan bayrağı mavi gök rengi, kırmızı ve yeşil yatay şeritlerden oluşmuştur.Kırmızı zemin üzerinde ak renkte sağa bakan bir hilal ve sekiz köşeli bir yıldız bulunmaktadır.Bayrak 1:2 boyuttadır.Bayraktaki gök renk Türklüğü (Türk milletinin ulusal rengidir.),yeşil renk İslamiyeti, kırmızı renk ise uygarlığı temsil etmektedir.8 uçlu yıldız 8 Türk boyunu simgeler: . Bu bayrak İsmail Gaspıralı tarafından oluşturulmuştur.


Resmi Adı: Azerbaycan Cumhuriyeti

Başkenti : Bakü (Nüfus: 1.807.000)

Yüzölçümü (km²) : 86.600

Önemli Şehirleri : Gence, Sumgayıt, Mingeçevir, Alibayramlı, Şeki, Lankeran

Dili: “Azerbaycanca” (Azerbaycan Turkcesi)

Para Birimi: Yeni Manat

Onemli Nehirleri: Kür, Aras, Alazani, Samur, Terter, Kanık, Genceçay ve Beylegan

Önemli Gölleri: Dünyanın en büyük gölü Hazar Denizi (Yüzölçümü 400.000 km2, derinliği 1025 m), Sarısu, Ağgöl, Ağzıbirçala, Mehman, Büyükşor, Hacıkabul.

İklimi: Kuru ve subtropikal karakterdedir. Kuzey bölgesinde kuru karasal iklim hakimdir.

Yeraltı Kaynakları: Petrol, doğalgaz, kurşun, çinko, bakır, demir cevheri, barit, alünit, kobalt, arsenik, mermer, kireç taşı, siyanit, maden tuzu ve kayatuzu.

Temel Tarımsal Ürünleri: Üzüm, pamuk, tütün, çay, sebze ve meyve.

Temel Sanayi Dalları: Petrol araştırma, sondaj makinaları üretimi, petro-kimyasallar, yiyecek ve içecek, tekstil, elektronik ve metal işleme.

Yönetim Şekli: Azerbaycan Cumhuriyeti 12 Kasım 1995 tarihinde referandum yoluyla kabul edilmiş olan Anayasa ile idare edilmektedir. Anayasa’ya göre; Azerbaycan Devleti demokratik, laik ve üniter bir Cumhuriyettir. Kuvvetler ayrılığı prensibi benimsenmiştir. Yasama yetkisi Milli Meclis’e, icra yetkisi Cumhurbaşkanına, yargı yetkisi de mahkemelere aittir. Cumhurbaşkanı hem devletin hem de icranın başıdır ve “Ferman” adı verilen hukuki kararlar verme yetkisine sahiptir.

İdari Yapısı: Azerbaycan Cumhuriyeti “Rayon” adı verilen idari bölgelere ayrılmıştır ve 59 rayon (bölge), 11 şehir ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nden oluşmaktadır. Bakü ve Gence kendilerine bağlı Rayonları bulunması sebebiyle Büyükşehir olarak tanımlanmaktadır. Rayonların yürütme yetkileri münhasıran Cumhurbaşkanı tarafından atanan “İcra Hakimleri” (İcra Başçısı) tarafından kullanılmaktadır. 12 Aralık 1999 tarihinde, ilk yerel seçimler yapılmış ve İcra Hakimiyeti sistemi ile birlikte belediye sisteminin de uygulamasına geçilmiştir.

Azerbaycan’ın TBD' e Getirecegi Yararlar
Azerbaycan’ın sahip olduğu; Petrol, doğalgaz, kurşun, çinko, bakır, demir cevheri, barit, alünit, kobalt, arsenik, mermer vb yer altı zenginlikleri sanayi gelişimi için son derece önemli yeraltı kaynaklarıdır. Özellikle günümüz dünyasında petrol ve doğalgazın ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya gerek yoktur. Yakın gelecekte enerji sorununu çözemeyen bütün ülkelerin çok büyük sıkıntılar çekeceği çok açıktır.

Bakü-Tiflis-Ceyhan enerji hattı ile Azeri petrolü ve doğalgazı bütün dünya pazarlarına ulaştırılır hale gelmiştir. Aslında Azerbaycan’ın ihraç ettiği bütün petrol ve doğalgaz çok büyük bir coğrafyaya ve nüfusa sahip olan Türkiye tarafından tüketilebilir.

Azerbaycan Türkiye arasında son zamanlarda çok sıkı dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin geliştirildiğini görmemek safdillik olur. Cumhurbaşkanları ve başbakanlar düzeyinde resmi prosedürlerden uzak adeta bir kardeş evi gibi gidilip gelinir olmuştur. Azerbaycan cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’ in sadece Türkiye’ye değil diğer Türk cumhuriyetlerine yaptığı geziler dikkatle gözlemlenecek olursa TürkBirDev yolunda büyük adımlar atıldığını net bir şekilde söyleyebiliriz.

Türk Dünyasının coğrafi yapısını göz önüne alacak olursak, Azerbaycan’ın bu cografyanın tam ortasında yer aldığını görürüz. TürkBirDev'in gerçekleşmesi halinde, Azerbaycan Coğrafi konumu ile bütün Türk Dünyası arasında tam bir köprü vazifesi yapacaktır. Azerbaycan bu açıdan kubbenin kilit taşı gibidir. Karasal bağlantıların stratejik ve askeri açıdan önemi yadsınamaz. Özellikle Ortadoğu’ da, Afganistan’ da ve Rusya Gürcistan arasındaki zaman zaman sıcak savaşlar göz önüne alınırsa karasal bağlantıların önemi çok daha açık bir şekilde görünür. Birbirlerine sırtlarını dayamış Türk dünyası ülkeleri her zaman kendilerini daha güçlü ve güvende hissedeceklerdir.

Ayrıca Azerbaycan’ın yetiştirdiği sanatçılar ve ürettiği kültür ve sanat eserleri Türk Bir Dev için büyük bir hazine ve zenginliktir.

Ortak Dil açısından baktığımızda da Azeri dili Türk Dünyasında, doğudan batıya çok büyük bir geçirgenlik sağlamaktadır. Buda Türk Dünyasında birbirlerini anlamaları ve dil birliği konusundaki altyapı için oldukça önemlidir.


TBD’ in Azerbaycan'a getirecegi yararlar
Öncelikle, özelde Azerbaycan’ın genelde tüm Türk dünyasının kanayan yarası olan Karabağ sorununun çözümü ancak ve ancak TürkBirDev le mümkündür. TürkBirDev’le Azerbaycan dünya arenasında çok daha güçlü ve saygın olacaktır. Ermenilere karşı 250 milyon Türk Dünyasını arkasına alarak çıkan Azerbaycan Karabağ sorununun çözümünde kısa zamanda büyük gelişmeler gösterecektir.

Azerbaycan ekonomisi büyük oranda ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamaktadır. %30 lar civarı BDT ülkelerinden %15 ler Türkiye den ve kalan kısmı diğer ülkelerden temin edilmektedir. TBD in gerçekleşmesi halinde Azerbaycan geniş bir yelpazeye sahip Türk dünyasından çok daha ucuza istediği ürünleri bulabilecek ithalata ayırdığı harcamalardan geriye kalan kısmı kendi vatandaşlarının kalkınmasında kullanılacaktır.

Eğitim, sağlık ve altyapı sorunlarını çok hızlı bir şekilde çözmeye devam eden Azerbaycan’ın hızlı büyümesi için lazım olan tüm bilgi ve deneyim birikimi TBD de vardır.
Ekonomik krizin bütün dünyayı kasıp kavurduğu bu zamanda Türk Dünyasının birlikte hareket etmesi bütün ülkeler gibi Azerbaycan’ında krizi hafif atlatmasında büyük etken olacaktır.

Sonuç
Sonuç olarak Türk dünyasındaki birlik her ülke gibi Azerbaycan içinde büyük faydalar sağlayacaktır. Dilde, tarihte, sanatta, kültürde, müzikte bir olan ülkelerimizin ekonomide ve siyasette de birlikte olması gücümüzü daha da artırarak dünyada daha fazla sözsahibi olmamızı sağlayacaktır.

Kaynakça http://azerbaycan.ihh.org.tr/genelbilgiler/sosyoekomik/sosyoekonomik.htmlhttp://www.azconsulateistanbul.org.tr/tr/?name=historyhttp://www.tika.gov.tr/http://tr.wikipedia.org/http://www.bibilgi.com/Azerbaycan-Bayrağıhttp://ilhamlaireli.az/en/candidate/
http://www.president.az/


Kazakistan


Mavi kumaş Türk kökenden gelişi, Altın renkli şerit eski Altın ordasını, ayrıca Kazakistan’a özgü olan kültürü simgeler. Güneş Kazakların varlığını, 32 güneş ışını geleceği ve kazak boylarını, Şahin Kazak özgürlüğünü ve bağımsızlığı simgeler.



Genel Bilgiler:
Kazak adı, hür, müstakil, mert, yiğit ve cesur manalarına gelmektedir. Kazak Türkçesi Tatar, Başkurt, Nogay, Kumuk, Karaçay-Balkar gibi Kıpçak Türk dil grubunda yer alır. Kazaklar, Kazak bozkırlarında yaşamış olan eski Türk devletleri halklarının bakiyeleri olmakla beraber Nogay adlı Kıpçak Türkleri ve Cengiz Han Moğollarının katkısı ile oluşmuş Türk boylarıdır. Kuzey Kazakistan’da Cengiz Han’ın torunlarının kurmuş olduğu Ak Orda devleti zamanla Kıpçak Türk çoğunluğu içinde Türkleşmiş ve bu devlet Kasım Han zamanında Kazak Hanlığı adını almıştır.
Kazakistan 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını kazanmistir.

Para birimi: Tenge

Kazakistan’ın Yüzölçümü : 2.724.900 km2, Türkiye’nin 3,5 katıdır

Nüfusu : 16.000.000 Bunlarin Kazak : 8.500.000 (%53) Kazak, 4.250.000 (%26) Rusdur. Türkiye’nin nüfus yoğunluğu kilometrekareye 87 kişi, Kazakistan’ın ise kilometrekareye 5,8 kişidir. Nerdeyse bu büyük ülke boş anlamına gelmektedir. Geniş bozkırlara yayılan ülke, dünyada kapsadığı alan bakımından 9. sıradadır.

Başkenti : Astana (Akmola)’dır.

İdari-bölgesel sistemi:1 Ocak 2006 itibariyle 10,194 birimden oluşur, 14 bölge ve 2 milli önem taşıyan şehir (Almatı ve Astana) , 160 ilçe, 39 bölgesel şehir,45 alt-bölgesel şehir, 167 yerleşim ve 7,262 aul (köy) vardır.Resmi dili: Kazak dili (Türk dilleri ailesine mensup). Ayrıca, devlet ve yerel organlarında Rusça’nın da kullanılabileceğini kabul edilmiştir. Kazakistan vatandaşları kendi dillerinin öğrenme ve gelişmesi için hakları saklı bulunmaktadır.

Dini: Kazakistan çok inançlı bir devlettir. Ana dinler İslam (%58) ve Hıristiyanlıktır (%36). Kazakistan’da %85’i kayıtlı, 3500’den fazla dini organizasyon faaliyet göstermektedir. 2302 tapınaktan 1587 tanesi cami, 228 tanesi Ortodoks kilisesi, 69 tanesi Katolik kilisesi, 40 tanesi Protestan kilisesi, 10 tanesi sinagog ve 7 tanesi de diğer dini mekânlardır. Bağımsızlıktan sonraki geçen yıllarda dini organizasyonların sayısı yaklaşık 5 kat artmış ve 30 yeni din ve mezhep görülmüştür.

Doğal Kaynakları: Periyodik tablodaki 105 elementten 99 tanesi Kazakistan’da keşfedildilmiştir. 60 tanesi halen işletilen 70 elementin rezervi bulunmuştur. 1.225 mineral tipte 493 rezerv vardır. Özellikle ülkenin batısında 250 den fazla petrol ve gaz sahası bulunmuştur. Bunların en büyükleri Tengiz (1 Milyar tondan fazla ulaşılabilir petrol kaynağı), Karaçaganak petrol ve gaz sahası (1,3 trilyon metreküp gaz kaynağı) ve 7 Milyar ton petrol kaynağıyla dünyanın en büyük sahalarından biri olan Kaşagan sahalarıdır. Kazakistan bilinen dünya rezervlerinden; çinko, tungsten ve baryum rezervlerinde dünyada birinci, gümüş, kurşun ve kromit rezervlerinde ikinci, bakır ve florit rezervlerinde üçüncü, molibden rezervinde dördüncü ve altın rezervinde altıncıdır. Ana maden rezervleri; petrol (5,4 Milyar ton), doğal gaz (3 trilyon metre küp), kömür (31,3 Milyar ton), çinko (237,3 bin ton), bakır (444,8 bin ton), krom (dünya rezervinin %30‘u), manganez (dünya rezervinin %25‘i), kalay (3,6 bin ton), altın (16,9 bin ton), gümüş (396,4 bin ton), fosforit (2005 yılında 83,4 bin ton fosfor üretilmiştir), uranyum (4,3 Milyon tondan fazla) ve demir (bilinen dünya rezervlerinin %10’u). Uranyum yataklarının zenginliği itibarıyla dünya ikincisi, doğalgaz ve petrol rezervleri itibarıyla da, dünya ülkeleri arasında sırası ile ilk oniki ve ilk onüçüncü sırada yer almaktadır. Ülkenin mineral ve hammadde üretimi ise, kendi ihtiyacının çok üstündedir. Bu nedenle metalik bizmut, süngersi titanyum, kil ve rafine bakır, mangan ve konsantreleri üretiminin yüzde 90'ı, petrol, metalik kurşun ve çinko üretiminin yüzde 80'i ile doğalgaz, kömür, demir cevheri ve krom üretiminin de yüzde 50'den fazlası ihraç edilmektedir. Kazakistan toprakları altında keşfedilmiş maddi zenginlik 2 trilyon ABD Dolarından fazladır. Ayrıca yirminin üzerinde termik santral günde 300 bin ton kömür tüketerek Urallar, Batı Sibirya ve Orta Asya'ya elektrik enerjisi sağlamaktadır.Kazakistan işlenebilir geniş topraklara sahiptir. Önemli ölçüde tarım ürünü ihracatçısı ve üreticisidir.

Ekonomisi:Uluslararası mali ve ekonomik kuruluşlar tarafından Kazakistan Orta Asya bölgesinde serbest piyasa ekonomisine sahip ve yabancı yatırımların serbestçe yapılabildiği tek ülke olarak kabul edilmiştir. Kazakistan Orta Asya bölgesinde bugüne kadar yapılan dış yatırımların %82`i kendisine çekmiştir. Bununla birlikte, Kazakistan menşeli şirketler de artık başta çevre ülkeler olmak üzere, yurtdışında yatırım yapmaya başlamıştır. Örneğin, Turan- Alem Bankası Rusya`da 400 milyon dolar civarında yatırım yapmıştır. Ülke ekonomisinde ağır sanayi (metalürji, demir-çelik üretimi, silah sanayisi); hammadde üretimi (petrol, kömür, uranyum, değerli madenler); kimya ve gübre sanayisi, tahıl üretimi ve hayvancılık önemli yer işgal etmektedir. Kazakistan`da 1997 yılında 25.8 milyon ton, 2003 yılında ise 57 milyon ton ham petrol üretilmiştir. 2015 yılına kadar ham petrol üretiminin 300 milyon tona çıkarılması beklenmektedir.

Uzay üssü:Uzay teknolojisinin sonucu olarak, ülkenin bir problemi nükleer kirlenme olarak karşımıza çıkmaktadır. Yönetim nükleer denemeleri büyük ölçüde yasaklamış olmakla birlikte hâlen topraklarında çalışmaya devam eden uzay istasyonları da etrafa bir miktar nükleer atık yaymaktadır. S.S.C.B. zamanında kurulan Baykonur uzay üssü, Kazakistan’dadır.

Kazakistan’ın TBD ‘ye sağlayabileceği katkılar

Kazakistan’da muhteşem denebilecek ölçüde yeraltı zenginlikleri mevcuttur. TBD ülkeleri içinde Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın enerji açığı bulunmamasına rağmen Kırgızistan ve Türkiye’nin enerji açığı bulunmaktadır. Özellikle TBD ülkeleri içinde 70 milyonluk nüfusuyla Türkiye’ye petrol ve doğalgaz konusunda sağlayabileceği katkı büyük olacaktır. Zaten görüldüğü gibi her türlü maden ve enerji hammaddesi Azerbaycan ve Orta Asya’da, nüfusun büyüklüğüne bağlı olarak iş gücü de Türkiye’de bulunmaktadır. Türk halklarının manevi önderi Hoca Ahmet Yesevi’nin kabri, eski adıyla Yesi şimdiki adıyla Türkistan şehri, Türkistan coğrafyasının tam merkezinde Kazakistan’ın güneyinde’dir. Türkistan şehri bütün Türklerin, Hoca Ahmet Yesevi’den dolayı ziyaret edebileceği, ortak paydalarımızı bulabileceğimiz bir mekandır. Türklüğün çıkış noktaları olan Altay ve Tanrı dağlarının bir kısmı Kazakistan’da olup buralar bütün Türk aleminin gezip görebileceği, kendi özünü bulabileceği yerlerdir. Kazakistan, Uzay teknolojisinin ve birikiminin bulunduğu yer olma sebebiyle, TBD’nin uzay çalışmalarında da var olabileceğini gösterebilmesi açısından önemlidir. Kazakistan, İdil-Ural Türkleri ile Sibirya Türklerine hem ticari hem de kültürel açıdan açılan bir kapı konumundadır.

TBD’nin Kazakistan’a getireceği yararlar

Devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in iyi yönetimiyle, ülkede bulunan etnik çeşitlilik şu an için ülkenin başına bir problem açmamakla birlikte, özellikle menfaat çatışması olabilecek durumlarda çok rahat Rusya tarafından tetiklenebilme tehlikesi her zaman vardır. Çünkü ülkede büyük bir Rus nüfus bulunmaktadır. Ruslar ülkenin özellikle kuzeyinde ve bir çok büyük şehirde çoğunluk oluşturmaktadırlar. Nazarbayev, etnik çeşitliliğimiz zenginliğimizdir diyerek Kazakistanlılık adı altında bütün etnik halkları bir arada tutmaya çalışmaktadır. Bu etnik çeşitlilikten dolayı oluşabilecek ülke içi huzursuzluklar, TBD projesi ile bertaraf edilebilir. Aynı Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, pasaport ve vize işlemlerinin kalkıp tüm TBD ülkelerinde serbest seyahat etme hakkı kazanıldığı takdirde, hem sanayi hem de tarım alanında iş gücüne ihtiyaç duyan, nüfus yoğunluğu kilometrekareye 5,8 olup neredeyse topraklarında insan olmayan Kazakistan’a hemen hemen her TBD ülkesinden çalışmak için Türk kökenli göçmenler gitmeye başlayacaktır. TBD sayesinde Kazakistanlılık şuuru ile birlikte Türklük bilinci de ön plana çıkmaya başlayacak olup mevcutta dahi Türk kökenli nüfus oranı %60’dır. Bağımsızlığını kazanamış durumda olan Türk halkları ile Kazakistan dışında yaşayan Kazaklara iyi bir göçmen yerleştirme politikası uygulandığı takdirde, ülkedeki nüfus oranı Türklerin lehine değişip artacak ve Kazakistan için her an patlayabilecek bir bomba niteliğinde olan etnik çeşitlilik özellikle Rus nüfus oranının fazlalığı tehlikesi giderilmiş olunacaktır. Göçmen kabul edip yerleştirme politikaları günümüzde ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler tarafından başarı ile yürütülmektedir. Kazakistan’ın ise bunlardan farklı yapacağı tek şey Türk kökenliler lehine pozitif ayrımcılık yapması olacaktır. Yeni gelen göçmenler ile var olan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sayesinde Kazakistan Orta Asya’nın lokomotifi olmaya en büyük adaydır. Kazakistan TBD sayesinde ihraç ettiği petrol ve doğalgazını Hazar Denizi, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Akdeniz limanlarına ve Avrupa’ya her açıdan en uygun şekilde aktarabilmeyi kazanacaktır.

Nursultan Nazarbayev’in Türk Birliği hakkındaki düşünceleri

Kazakistan Cumhurbaskani Nursultan Nazarbayev, Antalya'da düzenlenen ''Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 8. Doruk Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, Türk dunyasını birbirine daha da yakınlaştıracak, kardeşlik ve iş birliğine yönelik atılacak somut adımların sıklaştırılması gerektiğini vurguladı. Nazarbayev’in soyledikleinden bazilari söyle:

· Türk dili konuşan ülkeler arasındaki kültür ilişkilerini geliştirerek, kendi dillerimizi, ortak tarih, sanat edebiyat ve şiir antolojileri yayınlanması ve bu eserlerin dünya dillerine tercüme edilmesini sağlamalıyız.

· Kazakistan Türk dili konuşan devletlerle uzay alanında bilimsel araştırmalar yapmaya hazırdir

· Kaynağını Göktürklerden alan ortak tarihi genç kuşaklara aktarabilmeliyiz. Hoca Ahmet Yesevi, Kaşgarlı Mahmud, Mevlana, Farabi ve Fatih Sultan ve diğer yüce atalarımızı bilmek ve onları genç kuşağa öğretmek ödevimiz olmalıdır.

· Kültür, bilim ve eğitim alanındaki iş birliğimizin pekiştirilmesinin yanı sıra ekonomik ilişkileri de geliştirmeliyiz.

· İlk önce Meshed üzerinden Almatı İstanbul konteyner yük taşıma hattını hayata geçirmek suretiyle atalarımızın İpek Yolunu tekrar canlandırmış oluruz. Kara yolları da aramızdaki ticaret ilişkilerini geliştirecektir.

· Kazakistan petrol ve doğal gaz konusundaki iş birliğine önem vermektedir. Kazakistan hidro karbon kaynaklarının dünya pazarına götürülmesi önemlidir. Türkiye'nin, geçiş yolu fazla olan bir ülke olarak, petrol ve doğal gazı ulaştırma çalışmaları gibi uluslararası projelere katılmasını destekliyoruz.

· Türk dili konuşan ülkelerin iş adamları arasındaki yakın iş birliğinin de sistemli bir hale getirilmesi gerekmektedir; ülkelerin ticaret ve sanayi odalarıyla iş birliği yapmalı ve gerekirse odalar karşılıklı olarak temsilcilik açmalı.

· Yuce Atatürk, yüzyılın başında, Orta Asya ve Kafkaslar'da kardeş Türk halklarının bulunduğunu ve gelecekte onların bir araya geleceğini ileri görüşlülükle ifade etmişti. Şu anda Atamızın o dileği kabul oldu. Şu an Türk dili konuşan kardeş ülkelerin devlet başkanları bir araya gelmiş bulunmaktayız.

· Türk dili konuşan devletlerin aksakallılar kurulunu oluşturup, onun üyeleri olarak Türk dünyasındaki siyaset toplum ve sanat camiası temsilcilerini toplayalım.

· Bütünleşmemiz, bulunduğumuz coğrafyayı istikrara, gönence, ekonomik bağımsızlığa götürecek yoldur. Ancak böyle Türk dünyasının parlak geleceğine sahip olabileceğiz.

· Şu anda, Kazakistan ve Türk dili konuşan devletler arasında çözüme kavuşmamış herhangi bir mesele yoktur.

· Bağımsızlığın kazanıldığı 15 yılda askeri, ekonomik, siyasi, bilimsel, kültürel ve teknolojik ilişkiler ile karşılıklı etkileşim giderek stratejik ortaklığa dönüştü.

Kaynakça

Prof. Dr. Nadir DEVLET. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi – Çağdaş Türkiler

http://www.kazakhstan.org.tr/http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/

http://www.tika.gov.tr/http://go.hrw.com/atlas

Amanjol Jankuliev- Kazakistan Büyükelçisi

Almagül İsina -

Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı

Kırgızistan


Kırgızistan Bayrağı, Kırgızistan’ın SSBC’den ayrıldıktan sonra 3 Mart 1992’de kabul ettiği milli bayraktır. Kırmızı fonda, Sarı bir güneşten oluşur. Güneşin 40 ışını, 40 Kırgız kabilesini temsil eder. Güneşin içindeki yolların kesişimi, geleneksel Kırgız yurdunun çatısını temsil eder.



Genel Bilgiler

Kırgız ülkesi anlamına gelen Kırgızistan, Orta Asya'da 198.500 km2 yüzölçümü ile tarihi İpek Yolu üzerinde yer almaktadır. Komşuları, kuzeyde Kazakistan, batıda Özbekistan, güneybatıda Tacikistan ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Tanrıdağları ülkenin % 65'ini kaplar ve ülke bu yüzden "Orta Asya'nın İsviçre'si" olarak adlandırılır. Kuzeybatı Tanrı dağları üzerinde bulunan ve ülkenin en büyük gölü olan Issık Köl (Sıcak Göl), Titikaka'dan sonra dünyanın en büyük dağ gölüdür. Ülke, Tanrı ve Altay sıradağları ve doğuda bulunan Ala Dağları ile çevrilidir.Resmi dil Kırgızca, Eylül 1991'den beri ülkenin resmi dilidir. Kırgızistan Orta Asya'daki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden ayrılan ülkeler arasında Kazakistan ile birlikte Rusça'yı da resmi dil kabul eden ülkedir. Kırgızca, Türk Lehçeleri'nin Kıpçak Grubu'nun bir lehçesi kabul edilir. Yirminci yüzyıla kadar Arap alfabesi kullanılarak yazılan Kırgızca, 1928'de Latin alfabesini, 1948'de ise Kiril alfabesini kullanmaya başladı. Dünyanın en uzun destanı olan Manas Destanı, Kırgızların milli destanıdır.Kırgızistan başkent Bişkek dahil 8 ile ayrılmıştır. Kırgızistan'ın illeri; Bişkek (Eski Frunze), Batken (Batken), Çuy (Tokmok), Calal-Abad (Jalal-Abad), Narın (Narın), Oş (Oş), Talas (Talas), Issık-Köl (Karakol) olarak sıralanır.2005 Dünya Almanağı verilerine göre Kırgızistan nüfusu 5,210,450 olup, şu anda 5,356,869 tahmin edilen bu nüfusun % 63,9'u şehirlerde geri kalanı ise kırsal kesimde yaşar. Ülkede kilometrekare başına 29 insan düşer.

Ülke ekonomisi tarım ve madenciliğe dayalıdır. Daha çok hayvancılık kesimi ağırlıklı bir tarım ekonomisi hakimdir. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, şekerpancarı, mısır, tütün, sebze ve meyvedir. Dağlık bölgelerde yarış atları yetiştirilir, tavşan beslenir, arıcılık yapılır. En çok küçükbaş hayvan beslenir. Üretim 1995 yılında iyileşmeye başlamış ve ihracat artmıştır. İhracatının büyük çoğunluğunu altın oluşturur. İhraç ürünleri arasında tütün, pamuk, cıva, uranyum, doğal gaz ve elektrik yer alır.

Kırgızistan’ın petrol ve doğalgaz yataklarının yüksek düzeyde olduğu varsayılmaktadır. Kırgızistan’ın iletişimi ülkenin ve dış dünyanın gereksinimi karşılamamaktadır. Uluslararsı haberleşme Moskova’ya bağlıdır.Kırgızistan'da 1970'li yıllarda çeşitli madenler çıkarılmaya başlanınca maden sektörü büyük hızla gelişmiştir. Makina, otomotiv, gıda, çimento, cam ve konserve fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Akarsu üzerlerinde kurulan hidroelektrik santralleri ekonomiye önemli ölçüde katkıda bulunur. Ülkede 600 kadar sanayi kuruluşu vardır. Ülkede 3000’den fazla göl bulunmaktadır. Bunların en önemlisi dünyanın en büyük ikinci krater gölü Issık gölüdür. Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

Bu son derece doğal güzellikler ülkesi Kırgızistan 1876 yılında Rusya’ya bağlanmış, 1916 yılında Rus İmparatorluğuna karşı ayaklanma sırasında Kırgız nüfusunun yaklaşık altıda biri öldürülmüştür. 1936’da Sovyet Cumhuriyeti olmuş ve Rusya’nın dağılmasıyla 1991’de bağımsızlığını kazanmıştır.

1990 yılından 2005 yılına dek Askar Akayev tarafından yönetilen Kırgızistan, 2005 yılında Kurmanbek Bakiyev başkanlığındaki yönetime geçmiştir. Kırgızistan’da Türk geleneği konukseverlik çok önemlidir. Çay içmek için kullanılan küçük çanak “çanaç”, en fazla yarısına kadar doldurularak konuğa daha fazla çay servisi yapılarak konukseverlik gösterilmek istenir. Geleneksel içkileri, at sütünden yapılan kımız, köökör kımız koymak için kullanılan deriden sürahi, “komuz” da üç telli halk çalgı aletidir.

Kirgizistan'in TBD İçinde Yer ve Önemi

Kırgızistan, TBD içinde çok önemli bir yer tutar. Kırgızların en az karışmış grup olarak Türklerin gerçek kökenini simgelediği söylenebilir. Kırgızlar, dünyanın en eski milletlerinden biri olup, Çin Seddi’ni yapmaya zorlayan göçebe kabileler arasında sayılmaktadırlar. Orta Asya’daki birçok öbeklerle ilişkisi “kırk kabile” (kırk ouz veya uz) anlamına gelen Kırgız ile betimlenir.

Kırgısiztan’ın TBD’ye getireceği yararlar
Kırgızistan, yüksek petrol ve doğalgaz kaynakları ile TBD ekonomisine katkıda bulunabilir, ayrıca bu doğal kaynakların birlik dayanışması içinde kullanılması ve geliştirilmesi ile ülkenin kalkınmasına da yardım edebilir. Ülke genel olarak yüksek karlarla kaplı dağlar, derin keskin vadiler, yüksek akış hızına sahip binlerce ırmak ve dağ gölleri ile ve özellikle dünyanın en büyük 2. krater gölü Issık Gölü ile doğal güzellikleri açısından çok zengindir ve turizm vurgulanarak hem ülkenin hem de TBD’nin birliğinin güçlenmesine katkıda bulunabilir.

TBD’nin Kırgızistan’a getireceği yararlar
Vize zorunluluğu kalkınca bu ülkedeki yetenekli gençlere diğer TBD ülkelerinde özellikle de Türkiye’deki üniversitelerde okuma kolaylıkları sağlanarak eğitimin artmasına yardımcı olunabilir. Kırgızistan'ın yeraltı zenginlikleri daha az olduğundan bu ülkenin ekonomik gelişmesine diğer ülkeler katkıda bulunabilir. Ülkede uziletişim gereksinimi bulunmaktadır. TBD bu açığı gidermede Kırgızistan’a yardımcı olabilir. Bu da TBD için girişim olanağı, kardeş ülke için de gelişim olanağı demektir.

Sonuç
Köklerimizde çok önemli bir yer tutan bu kardeş ülke, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Türk Birleşik Devletleri ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır. TBD'nin getireceği güven ve dayanışma ile ülkenin iç ekonomisi hızla gelişebilecektir. Kırgızistan kültür, dil, gelenek ve göreneklerimiz açısından olduğu kadar stratejik olarak da TB’nin ayrılmaz bir parçasıdır.

Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kırgızistan

https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kg.html

http://www.turkgundem.net/icerik/index.php?option=com_content&task=view&id=159&Itemid=36

http://www.ozturkler.com/data/0006/0006_08_01.htm
http://yeogm.meb.gov.tr/




Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Bugünkü hali 7 Mart 1984 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi tarafından onaylanan, beyaz fon üzerine üstte ve altta olmak üzere iki, kırmızı, boydan boya şerit ile, ortada kırmızı renkli Ay Yıldız bulunan bayrak.




Resmi adı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)

Başkenti: Lefkoşa (Nüfusu: 65.000)

Önemli şehirler: Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Güzelyurt, İskele.

Yüzölçümü: 3.355 km2 (İngiliz üs bölgeleri hariç Kıbrıs adasının % 36.4'ü).

Nüfusu: 275.000 (2007 sayımı). Nüfusun % 40'ı şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 78 yıldır. Nüfusun % 26.3'ünü 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 4'dür. Nüfusun % 28'sini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.


Coğrafi durum: Kıbrıs adası Türkiye'ye 71, Suriye'ye 80, Mısır'a 384, Yunanistan'a 900 km. uzaklıkta bulunmaktadır. T.C. yardımları ile yapılan 5 adet gölet mevcuttur. Doğu Akdeniz'deki Kıbrıs adasının kuzey üçte birinde yer alan KKTC’nin güneyinde resmi adı “Kıbrıs Cumhuriyeti" olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) yer almaktadır. Toprakları kuzeyde Dipkarpaz, batıda Güzelyurt, güneyde de Akıncılar’a doğru yayılır. KKTC ile Rum Kesimi toprakları arasında Birleşmiş Milletler'in kontrolünde tampon bölge bulunmaktadır.Topraklarının % 60'ı tarım alanı, % 5'i otlak, % 21’i ormanlıktır. Başkent Lefkoşa'da yıllık sıcaklık ortalaması 19 derece, yıllık yağış ortalaması 218 mm'dir.

Km2 başına düşen insan sayısı: 75

Nüfus artış hızı: % 2.1

Etnik yapı: KKTC halkının % 98.71'ini Türkler oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra % 0.5 oranında Rum vardır. Kalan nüfusu başta İngilizler olmak üzere değişik etnik unsurlar oluşturmaktadır.

Dil: Resmi dili Türkçe'dir. Halkın büyük çoğunluğu İngilizce veya Rumca dillerini de ana dillerine ek olarak konuşabilmektedir.

Din: Yukarıda verilen etnik oranlar aynı zamanda halkın dini inançlarıyla ilgili oranları da ortaya koymaktadır. % 98.71 orana sahip olan Kıbrıs Türkleri Müslüman ve sünni, % 0.5 oranındaki Rumlar Ortodoks Hıristiyan dır. Bunun yanı sıra % 0.2 oranında Maruni Hıristiyan vardır. Kalan nüfusu ise değişik din ve inançların mensupları oluşturmaktadır.

Yönetim şekli: Çok partili demokratik bir sistemle yönetilmektedir. Devletin en üst yöneticisi cumhurbaşkanı, hükümetin başkanı ise başbakandır. 50 üyeli bir parlamentosu mevcuttur. Parlamento üyeleri serbest seçimlerle belirlenir. 5 Mayıs 1985 halkoylamasından sonra yürürlüğe konan bir anayasası vardır. Anayasanın başlangıç kısmında, Türkiye'de olduğu gibi Atatürk ilkelerine bağlı kalınmasının gerekliliği vurgulanmakta ve KKTC'nin laik bir ülke olduğu belirtilmektedir. KKTC Birleşmiş Milletler'e kabul edilmemiştir. Avrupa Birliği Parlamentosunda ve İslâm Konferansı Örgütü'nde Gözlemci Statüsünde çalışmalara katılmaktadır.

Siyasi partiler: KKTC'deki siyasi partilerin başta gelenleri şunlardır: Ulusal Birlik Partisi (UBP): Derviş Eroğlu'nun liderliğindeki bu parti milliyetçi anlayışa sahiptir. Demokrat Parti (DP): Serdar Denktaş’ın liderliğindeki bu parti vatansever ve liberal bir anlayışa sahiptir. Kıbrıs’ta iki ayrı devletin kurulmasını savunmaktadır. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP): Ferdi S. Soyer’in liderliğindeki bu parti sosyalist görüşlüdür. Rumlarla birlikte Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması gerektiğini savunmaktadır. Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP): Mehmet Çalkıcı liderliğindeki bu parti sosyalist görüşlüdür. Rumlarla birlikte Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması gerektiğini savunmaktadır. Özgürlük ve Refom Partisi: Turgay Avcı liderliğindeki bu parti liberal görüşlüdür.İdari bölünüş: KKTC, 5 ilden ve kurulan sitelerle birlikte 205 yerleşim biriminden meydana gelmiştir.

Adadaki Türk Tarihi: Kıbrıs'ın Osmanlı devletince fethi 1571 yılında gerçekleşmiştir. Osmanlıların Kıbrıs üzerindeki hâkimiyetleri 1878'e kadar sürdü ve bu tarihte ada İngilizler tarafından kiralandı. Rumlar 1 Nisan 1955'te Enosis idealini gerçekleştirmek amacıyla EOKA adlı gizli bir örgüt kurdular. İngiliz dönemi 1960'a kadar devam etti. 1960'da garantörleri arasında Türkiye’nin de bulunduğu bağımsız “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu.

Bu cumhuriyet Türk ve Rum halkların hâkimiyeti eşitlik ilkesine göre paylaşmaları esasına dayalı olarak kurulmuştu. Ancak Enosis akımını benimsemiş olan Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş günlerinden itibaren adanın tümü üzerinde Rumların hâkim olması için faaliyetlere ve bu amaçla Türkleri rahatsız etmeye başladılar. Eylemler 21 Aralık 1963'te silahlı saldırılara dönüştü. Öte yandan devlet yönetimindeki Rumlar Türk ortaklarını tamamen etkisiz hale getirerek bütün devlet kademelerini ele geçirdiler. Bu durum üzerine Türkiye 13 Aralık 1964'te BM Güvenlik Konseyi'ne başvurarak Kıbrıs'taki durumun düzelmesi için gerekli girişimlerde bulunulması talebinde bulundu. 4 Mart 1964 tarihli ve 186 no.lu Genel Kurul kararı ile Rumların işgaline geçen hükümet, resmi hükümet olarak tanındı. BM'nin bu tutumundan cesaret alan Rum yönetim Türklere yönelik saldırı ve eylemleri bizzat organize etmeye başladı.

BM, 27 Mart 1964'te adaya bir "barış gücü" gönderdi. Ancak "barış gücü" Türklere yönelik saldırıların durmasını sağlayamadı. Hatta Rum yönetimini destekleyici bir tavır içine girdi. Bunun yanı sıra Yunanistan hükümeti de Kıbrıs'taki Rum yönetimine askeri destek sağlamaya başladı. Bütün bu gelişmeler karşısında Türkler çok sayıda yerleşim merkezini terk ederek daha güvenli bölgelere sığınmak zorunda kaldılar. Rumlar adada Türklere karşı insanlık dışı eylemlere giriştiler 102 Türk köyünü yakıp yıktılar. Birçok Türkü canice öldürdüler. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşunda adanın yaklaşık % 33'ne sahip olan Türkler saldırılar sonucunda % 3'üne sıkıştırıldılar.

Türkler üzerindeki bu zulüm 1974'e kadar devam etti. 15 Temmuz 1974 tarihinde adayı Yunanistana bağlamak için yapılan darbe sonrasında Türkiye, 20 Temmuz 1974'te garanti anlaşmasının 4. maddesinin verdiği hakka dayanarak Kıbrıs'a bir askeri harekat düzenledi. Bu harekât 3 gün sürdü. Ardından barış görüşmeleri başlatıldı. Ancak Yunan yönetiminin ve Rum tarafının bütün önerileri reddetmesi üzerine 15 Ağustos 1974'te ikinci bir harekât başlatıldı. 2 gün süren bu ikinci harekâtla bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin topraklarını oluşturan bölgelerde Türk hakimiyeti sağlandı. Bu harekâttan sonra adada iki toplumlu federal bir yönetim oluşturulması istendi ve bu amaçla federasyonun Türk kanadını oluşturması üzere 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.

Rumların federasyona yanaşmaması üzerine 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. KKTC'nin kuruluşunun ilan edilmesinden sonra 9 Haziran 1985'te gerçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanlığına Rauf R. Denktaş seçildi. 2005 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını koymayan Rauf R. Denktaş’ın yerine Mehmet A. Talat seçildi.

Dış problemleri: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en önemli dış problemi Rumların adanın tümü üzerinde hak iddia etmelerinden ve BM ve AB başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların Rumların hâkimiyetindeki Kıbrıs Cumhuriyeti'ni adanın meşru yönetimi olarak muhatap kabul etmesinden kaynaklanan problemdir.

Ekonomi: Ekonomisi tarım, ticaret ve imalat sanayisine dayanır. Topraklarının % 80'i tarıma elverişlidir. Tarım ürünlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 10'dur. Çalışan nüfusun yaklaşık % 34.4’ü tarım alanında iş görmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin başında Arpa Buğday, turunçgiller ve çeşitli meyve ve sebzeler gelmektedir. 2008 yılında 80 bin ton tahıl, 150 bin ton meyve, 8 bin ton da sebze üretilmiştir.

Para birimi: Türk Lirası

Gayri safi milli hasılası: $4,262,000,000 . (Yıllık safi artış: % 4.9)

Kişi başına düşen milli gelir: 15.500 dolar

Enerji: Enerji üretimi ve tüketimi de 1974 askeri harekâtından sonra artmıştır. 1994 yılında kurulan 120 MW santral yıllar içinde tüketime paralel olarak 2008 yılında 270 MW’a çıkarılmıştır.

Sanayi: 1974 harekâtından sonra Kıbrıs'ın Türk kesiminde sanayi sektörü ciddi bir gelişme kaydetmiştir. Mevcut sanayi kuruluşları genellikle imalata yönelik küçük sanayi kuruluşlarıdır. Gıda sanayisi de iyi durumdadır. Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 15'dir.

Dış ticaret: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 2008 yılında ithalat 2007 yılına göre yüzde 2 artarken, ihracat yüzde 5 oranında azaldı. 2008'de ithalat 1 milyar 567 milyon dolar olurken, ihracat ise 75,3 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalat 2007'de 1 milyar 539 milyon dolar, ihracat ise 79 milyon dolar olmuştu. KKTC'de bu dönemde, Türkiye'den toplam 1 milyar 58 milyon 815 bin dolarlık; 3. ülkelerden ise 508 milyon 339 bin dolarlık ithalat yapıldı. 2008 yılı ocak-aralık döneminde ihracat, 2007 yılına göre yüzde 5 oranında azalarak 75,3 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ulaşım: Lefkoşa yakınındaki Ercan'da, ve Geçitkale'de birer havaalanı bulunmaktadır. Pınarbaşı'nda ise ilkel bir havaalanı mevcuttur. Her üçü de uluslararası trafiğe açıktır. İhracat ve ithalatta kullanılan limanlarının başında Gazimağusa limanı gelmektedir. Gazimağusa limanı KKTC'nin en büyük limanıdır. Bundan başka Girne ve Gemikonağı'nda da birer limanı mevcuttur. 3500 km karayoluna sahiptir. KKTC'nde 1.5 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.

Eğitim: KKTC'nde ilk öğretim 6 yaşında başlayarak 8 yıl temel eğitim (ilkokul ve ortaokul) ve 3 yıl da lise sürmektedir. 2008 rakamlarına göre 149 ilkokulu, 50 ortaöğretim kurumu (ortaokul ve lise), 15 mesleki ortaöğretim kurumu, Açık Öğrenim Fakültesi ile birlikte 8 üniversite ve 2 Akademi bulunmaktadır. Üniversitelerde okuyan öçğrenci sayısı 46,500’dür. Okuma yazma bilenlerin oranı % 99'dur.

KKTC ve TürkBirDev
KKTC’nin TürkBirDev’e katılması, KKTC’nin diğer Türk devletleri ile bağının güçlenmesini, sosyal, kültürel, akademik, sportif ve ekonomik ilişkilerinin artmasını sağlayacak ve özellikle de üzerine acımasızca uygulanan ambargolardan ve dünyadan izole edilme çabalarından kurtulmasına bir nebze olsun yardımcı olacaktır. TürkBirDev oluşumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için dünyaya açılan yeni bir kapı olacaktır.

KKTC’nin AB’ye tek başına girmesi durumunda, kendi toprakları üzerinde egemen ve bağımsız olan KKTC fiilen ortadan kaldırılmış ve buna paralel olarak da Kıbrıslı Türklerin 54 yıllık mücadeleden sonra gurur duydukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlıkları da iptal edilmiş olacaktır.

Kıbrıslı Türkler, Türkiye’den ayrı olarak Avrupa Birliği’ne tek başlarına girmekle, kendi ülkeleri içindeki birinci sınıf vatandaş olmak konumunu yitirecekler ve Kıbrıs Rum cumhuriyeti içinde azınlık konumuna indirgeneceklerdir. Kendilerine tanınacak yeni hakları da Yunanistan’ın kuzey kısmında yer alan Batı Trakya’da yaşayan Türklerin haklarından daha fazla olmayacaktır. Vatandaşlık, serbest dolaşım, mülkiyet, mülkiyeti geliştirme, basın, söz, eğitim ve dini uygulamalar da aynen Batı Trakya’da olduğu gibi Kıbrıslı Rum idarecilerin iki dudağı arasında yerleşecektir.

KKTC’nin TürkBirDev’e kültürel ve sosyal açıdan kazandıracakları, TB olusumunda, geçmiş asırda verdiği varoluş mücadelesi ve geçirdiği deneyimleri ile Türk Dünyasının bir çatı altında toplanmasına katkı koymak olacaktır. Bir üniversiteler ülkesi olan KKTC, Türk dünyası içinde ortak alfabenin uygulanabilmesine öncülük edebilir ve ilk uygulama olabilir. Türk Dünyası içindeki Bilimsel araştırmalara 8 üniversitesi ve deneyimli akademisyenleri ile büyük katkılar saglayabilir.

UNCLOS (United Nations Convention on the Law of the Sea) kısa adı ile anılan 1982 III. Deniz Hukuku Konferansı, 1958 Cenevre Konvansiyonundaki adaların Kıta sahanlıkları olamayacağı kuralını değiştirmiş ve adaların da Kıta Sahanlıkları olacağını karara bağlamıştır. Türkiye, ABD ve birkaç ülke daha bu kararın altına imza atmamışlardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olamazsa ve Türk Birliği Devletleri içinde yer alamazsa, UNCLOS’un getirdiği kurallar çerçevesinde Türkiye, Çanakkale boğazının çıkışından itibaren, İskenderun körfezine kadar Akdeniz’in uluslararası seyir sularına kapalı konuma girecektir. On iki adalar, Rodos, Meis, Kıbrıs hattından geçecek olan Kıbrıs Rum ve Yunanistan kıta sahanlığı çizgisi Suriye kıta sahanlığı ile birleştiği vakit, Türkiye’nin Akdeniz açılacak hiçbir geçidi olamayacaktır.
1 Mayıs 2004’de gerçekleşen 10 ülkenin katılımı için hazırlanmış olan 10. protokolde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları, şimdilik AB muktesebatının geçerli olmadığı ve Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin idari yetkilerinin ve yönetiminin uygulanamadığı Kıbrıs Rum Cumhuriyeti toprakları olarak tanımlanmıştır. AB’nin KKTC’yi gasp etmesi veya diğer bir tanımla KKTC’nin Avrupa Birliğine girişi Türkiye ile birlikte aynı günde olmadığı takdirde, Türkiye 1974 Barış Harekatını yapmakla ve Kıbrıs’ın üçte birini işgal etmekle suçlanacak, adayı derhal terk etmesi istenecektir.

170 yıl önce, 1834 yılında Orta Doğu’ya hakim olmak isteyen devletin Kıbrıs’ı elinde bulundurması tezini benimsemiş olan İngiltere’nin, önüne çıkan ilk fırsat olan 1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra Kıbrıs’ı önce kiralaması sonra da 1914’de, I.ci Dünya savaşında Türkiye’nin Almanya yanında savaşa girmesini bahane edip Kıbrıs’a el koyması, stratejik olarak dikkate alındığında, Orta Doğu’da söz sahibi olan Türkiye’nin 1974 Barış Harekatı ile fiilen askerini konuşlandırdığı Kıbrıs’tan çıkması veya çıkartılması, gerek Akdenizdeki egemenlik haklarına, gerekse de Orta Doğu’daki söz hakkına büyük zarar verecektir.

KKTC’nin bağımsız olması ve Türk Devletleri arasında yerini alması, Türkiye’nin Akdeniz ve Orta Doğu politikaları ve çıkarları için kaçınılmaz bir gereksinimdir. Türkiye’nin KKTC’yi gözden çıkarması, bölgesel liderliğini sürdürmesi açısından herhangi bir kazanıma yol açmayacak, tam tersine bölge liderliği konumuna büyük zararlar verecektir.

Kaynakça
http://www.ataatun.com/
http://www.kktcb.eu/
http://portal.kibris.net/index.php



Özbekistan


Özbekistan bayrağı, Özbekistan'ın resmî bayrağıdır. Bayrak ölçüsü 1:2'dir. 12 yıldız Özbek vilayetlerini; mavi zemin Türklüğü, beyaz zemin adaleti, yeşil zemin ise konukseverliği temsil etmektedir. İki ince kırmızı çizgi ise "güçlü olmak"ı , yarım ay ise, "yenilenme"yi anlatmaktadır
Özbekistan tarihinden kısaca:

Genel Bilgiler:

Tarihte, Özbek adına ilk kez 13.yy. sonunda rastlanmaktadır. Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nun (1196-1227) batı kolu olan Altın Ordu devletine mensup Türk kökenli boylardan biri, bu tarihten sonra hanları Özbek Han’ın adıyla (1282-1342) anıla gelmiştir. Orta Asya’da ilk Özbek hakimiyeti 16. yy. başında Semerkant’taki son Timur hanedanını yenerek Maveraünnehir’de kendi devletini kuran Muhammed Şeybani Han ile başlamıştır.

Çarlık Rusya’sının bölgedeki ilk hakimiyeti 1867’de merkezi Taşkent olan Türkistan Genel Valiliği’nin kurulmasıyla başladı ve on yıl içinde Hokand Hanlığı’nın Fergana’da kalan son topraklarının da ele geçirilmesiyle (1876) tamamlandı. 1 Kasım 1917’de ise Bolşevikler Taşkent’e girip hakimiyetlerini ilan ettiler. 1924 yılında bugünkü Özbekistan topraklarını içine alan Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1930 yılında Özbekistan’ın başkenti Semerkant’tan Taşkent’e nakl edildi. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile 31 Ağustos 1991’de Özbekistan Aliy Meclisi Müstakilliğinin ilanını kabul etti. 1 Eylül 1991’i de “Müstakillik Günü” olarak kararlaştırdı.

Özbekistan’ın Coğrafi Özellikleri ve iklimi
Özbekistan Cumhuriyeti Orta Asya’daki Türk devletleri'nden biridir. Güneybatıdaki Amuderya (Ceyhun) ve kuzeydoğudaki Sirderya (Seyhun) nehirleri arasında 448.900 km2 topraklara uzanan, Özbekistan’ın komşuları kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, doğu ve güneydoğuda Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Türkmenistan ve güneyde Afganistan'dır.Özbekistan iklimi çok kurak kara iklimi olup, senelik ortalama yağış miktarı 200 mmdir. Yazlar uzun, kışlar ise kısadır. Yazın sıcaklık sık olarak 40 C nin üzerine çıkar.

Özbekistan nüfusu
27 milyonu aşan nüfusunun (bölgenin en kalabalık ülkesi) 80% Özbek, 5.5% Rus, 5% Tacik, 3% Kazak, 2.5% Karakalpak, 1.5% Tatar, 2.5% diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. 2007 yılında Özbekistan Devlet İstatistik Komitesinin yaptığı açıklamaya göre, ülke nüfusunun yüzde 52'sini çalışabilir, yüzde 40'ını (10,3 milyon) 18 yaşına kadar olan genç nüfus oluşturmaktadir. Yaklaşık 10 milyon insan sehirlerde, 17 milyonu ise köylerde yaşıyor.

Özbekistan idari olarak 12 eyaletten ibarettir: Andican, Buhara, Cizzah, Nevai, Namangan, Kaşkaderya, Semerkand, Sirderya, Surhanderya, Fergana, Harezm ve Taşkent. 1936'da kurulan Karakalpak Özerk Cumhuriyeti de Özbekistan sınırları içindedir.

Önemli şehirleri: Andican, Buhara, Namangan, Nukus, Fergana, Semerkand, Hive, Hokand, Karşı ve Urgenç'dir.

Başkenti Taşkent'tir.

Resmi Tatiller·

Yeni Yıl: 1 Ocak

Kadınlar Günü: 8 Mart

Nevruz Bayramı: 21 Mart

Zafer Bayramı: 9 Mayıs·

Anayasa Bayramı: 8 Aralık·

Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günleri

Özbekistan’da diller ve dinler
Özbekistan Anayasası’nın 4. maddesinde “Özbekistan Cumhuriyeti devlet dili Özbek dilidir. Özbekistan Cumhuriyeti Özbekistan’da mukim olan halkların örfleri, gelenekleri ve dillerine karşı saygı gösterir” diye yazıyor.

Özbek dili resmi dil olmasına rağmen, Rusça başta kamu kurumları olmak üzere yaygın şekilde konuşulmaktadır. Rus ve Özbek dilleri dışında Karakalpak, Tacik, Kırgız, Türkmen, Kazak ve Tatar dilleri yaygındır. Bağımsızlık sonrası çıkarılan Dil Kanunu’na göre, Latin Alfabesi’ne dönülmesi kararlaştırılmış ve bununla ilgili çalışmaların 2005 yılına kadar bitirilmesi, bu tarihten itibaren ise tamamıyla bu alfabenin kullanılması öngörülmüştür.Kabul edilen Latin Alfabesi’nin Türkiye türkçesındeki karşılığına gelen ve farklı olan harfler ise şöyledir;

A=A, B=B, C=J, Ç=Ch, D=D, E=E, F=F, G=G, Ğ=G’, H=H, I= Ii, İ=Ii, J=J, K=K, L=L, M=M, N=N, O=O, Ö=O’o’, P=P, R=R, S=S, Ş=Sh, T=T, U=U, Ü=U, V=V, Y=Y, Z=Z, Qq=sert okunan K harfi, Xx= sert okunan H harfi, Ng.

Bağımsızlığa kavuşmadan önce Özbekistan'da 80 camii ve topu topu 2 İslami dini eğitim kurumu vardı. 1 Mart 2001 tarihi itibariyle Özbekistan'daki camilerin sayısı 5.000 geçmiştir. Özbekistan'da 130 dan fazla milliyet ve 15 din, çeşitli mezheplere ait yaklaşık 200 kadar kilise vardır.

Özbekistan Eğitim Tizimi
Özbekistan Anayasa’sının 41.maddesi ile bütün vatandaşların eğitim hakkı garantiye alınmıştır. Devlet ayrıca ortaöğretimi de garanti altına almaktadır. Eğitimin amacı, devlet ideolojisine uygun öğrenci yetiştirmektir. Öğrenci fiziki ve ruhi olarak kendini yetiştirmenin yanında, bilgi kapasitesini arttırmalı, derslerde aktif olmalı, teknolojiyi kullanmalı, durmadan geçilen yolu analiz etmeli, öğrendiklerini daha önce öğrendikleri ile kıyas etmelidir.

Okul öncesi eğitim ve öğretim: “Bolalar Bahçesinde” (kreş ve ana okulu) 2-7 yaş arasındadır. İlk ve orta eğitimin başlangıç sınıfları 1-3. sınıflar, ikinci basamak 4-9. sınıflar, 10. ve 11. sınıflar olmak üzere üç basamaktan oluşmaktadır. Bu okullar “Özbekistan Halk Talim Vezirliği”ne (Özbekistan Eğitim Bakanlığı) bağlı olarak görev yapmaktadırlar. Günümüzde üniversite sayısı 46’ya ulaşmıştır. Orta öğretim mecburi olduğu bu ülkede okuma-yazma oranı %100’e yakındır.

Özbekistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri
Özbekistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Özbekistan’ın doğal kaynakları ve yeraltı zenginlikleri arasında doğal gaz, petrol, kömür, pamuk, ipek, altın, uranyum, bakır, alüminyum, demir, gümüş, çinko, volfram ve tungsten ile diğer madenler yer almaktadır. Enerji sorunu bulunmayan Özbekistan, doğal gaz üretiminde diğer Orta Asya’daki cumhuriyetler arasında önemli bir yere sahiptir. Molibden ve mermer yatakları ön sıradadır.

Özbekistan iktisadiyati
Ülke bağımsızlığını kazanmasının ardından ekonomik reformlar 1994 yılından itibaren başlatılmıştır. Bu adımların sonucunda Özbek ekonomisinde iyileşme gözlenmeye başlanmış, 1996 yılında ekonomik büyüme trendine girilmiştir. Halen büyüme oranları istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.

Özbekistan iktisadiyati sanayi ve tarima dayalıdır. Özbekistan Orta Asya’nın en önemli makine ve ağır donanım üreticisidir. Özbekistan sanayisi daha çok petrokimya ağırlıklıdır ve yılda 1.5 milyon ton gübre üretmektedir. Ülkenin % 9'u tarıma elverişlidir. Özbekistan'da, pamuk önemli yer tutmaktadır ve ülke dünyanın dördüncü pamuk üreticisidir. En önemli hafif sanayi ürünleri pamuklu ve ipekli kumaştır. İpekböcekçiliği yaygın olarak yapılır. Ayrıca pamuk üretimine dayalı olarak kimya sanayii de gelişmiştir.

ÜIke ekonomisinde hayvancılık da önemli yer tutmaktadır. Yıllık yün üretimi 1994 verilerine göre 20.000 ton cıvarındadır. Özellikle Astragan ve Karaköl kürk koyunculuğu büyük önem kazanmıştır ve ihraç edilmektedir.

Başlıca ticari malları: tekstil ürünleri, pamuk, pamuk ipliği, ipek, pirinç, meyve konserveleri, şarap, deri, gıda maddeleri, petrol ve petrol ürünleri, doğalgaz, altın, kömür, alüminyum, elektrik motorları, klima cihazları.

En çok ihraç yapılan ülkeler: Rusya, Japonya, İran, Türkiye, ABD, Kanada, Hindistan, Çin, BDT ülkeleri, Almanya, İtalya, Malezya, Endonezya, Afganistan, Suudi Arabistan. Özbekistan 2006 yılında en çok İran, Türkiye ve Çin'e ihracat yaparken, en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında Güney Kore, Çin ve Almanya yer almaktadır.

İhracatın ülkelere ve sektörlere dağılımına bakıldığı zaman BDT ülkelerine yapılan ihracatta elektrik enerjisi, makine ve aletler, hizmetler ve gıda ürünleri önemli sektörleri oluştururken, BDT dışı ülkelere yapılan ihracatta pamuk lifi, demir ve demir dışı metaller ve hizmetler kalemleri önemli yer teşkil etmektedir.

Özbekistan'ın ana ihraç ürünü pamuktur. Özbekistan dünyanın en büyük beşinci pamuk üreticisi ve ABD'den sonra en önemli pamuk ihracatçısıdır.
Altın ihracatıyla ilgili en son resmi rakamların bulunduğu 1998 yılında Özbekistan altın ihracatından toplam ihracatının yaklaşık % 10'una denk gelen 277 milyon ABD doları gelir elde etmiştir. 2002-2005 yılları arasında meydana gelen ani fiyat artışları sonucunda, altının toplam ihracattaki payı yıllık ortalama % 13'e yükselmiştir.
Özbekistan’ın ithal kalemleri ülke gruplarına göre farklılık göstermektedir. BDT ülkelerinden makine ve aletler, demir ve demir dışı metaller, plastik ve kimyasal ürünler ile gıda ürünleri ithal edilirken, BDT-dışı ülkelerden makine ve aletler başta olmak üzere, hizmet, plastik ve kimyasal ürünler ile gıda ürünleri ithal edilmektedir.
En çok ithalat yapılan ülkeler ise Rusya, Avusturya, BAE, Japonya, İsrail, İran, G.Kore, Türkiye, ABD, Kanada, Hindistan, BDT ülkeleri, Çin, Almanya, İtalya, Malezya.
Özbekistan’da Yabancı YatırımlarıMayıs 1998 tarihinde Özbek’stan Hükümeti tarafından kabul edilen “Yabancı Yatırımlar Kanunu” ile ülkeye daha fazla yatırım çekilmesi amaçlanmıştır. Bu Kanun’a göre yabancı sermayeli şirketlere çeşitli vergi istisnaları ve sermaye malları için gümrük vergisi muafiyeti tanınmıştır. Kanun küçük ve orta ölçekli işletmeleri güçlendirmek amacı ile 2005 tarihinde revize edilmiş, kuruluş sermayesi limiti düşürülmüş ve iş yeri açma prosedürü kolaylaştırılmıştır.
Yatırım uzmanları Özbekistan'daki en önemli yabancı yatırım imkanlarının tarım, bankacılık, madencilik, telekomünikasyon, tekstil ve ulaşım sektörlerinde olduğunu ifade etmektedir. Yabancı yatırımcılar için en uygun alanlar aşağıdaki gibidir:· Tarımsal işleme;· Madenlerin çıkartılması ve işlenilmesi;· Petrol ve doğalgaz çıkarımı ve işlenilmesi;· Bilgi ve iletişim teknolojileri;· Kaynak ve enerji tasarruf ekipman üretimi;· Ulaşım;· İlaç ve tıbbi ekipman üretimi;· Turizm.Özbekistan 2008 yılı sonuna kadar 4 milyar dolar yabancı yatırım çekmeyi hedefliyordu. Asya Kalkınma Raporu’nda, Özbekistan ekonomisinin önümüzdeki iki yıl içerisinde % 6 büyüyeceği tahmininde bulunulmuştur.
Özbekistan-Türkiye cumhuriyeti diplomatik ilişkileri
Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuş, 4 Mart 1992 tarihinde ise iki ülke arasında diplomatik ilişkiler tesis edilmiştir. Taşkent’te Turkiye Büyükelçisi 25 Nisan 1992 tarihinde güven mektubunu sunarak görevine başlamıştır. 1993 yılının Ocak ayında da Ankara’da Özbekistan Cumhuriyeti Büyükelçiliği açılmıştır. 1992 yılında iki ülke arasında Diplomatik İşbirliği Protokolü imzalanmıştır.
İlişkilerin hukuki temelini oluşturmak amacıyla Özbekistan ve Türkiye cumhuriyetleri arasında eğitim, bilim, kültür, sanat, spor, savunma, ekonomi, ticaret, müzik, tarım, sağlık, maliye, gümrük, ulaştırma, güvenlik alanlarında çok sayıda ikili anlaşma ve protokol imzalanmış, karşılıklı çok sayıda üst düzey ziyaretler sırasında imzalanan Ortak Bildiri’lerden oluşan onlarca protokol, şartname, mutabakat, mutabakat zaptı, mutabakat muhtırası ve sözleşme bulunmaktadır.

Özbekistan-Türkiye ticari ilişkileri
Özbekistan'ın Türkiye ile olan toplam ticaret hacmi, 2003 yılında 272 milyon, 2004 yılında yüzde 40 dolayındaki artışla 388 milyon dolar oldu. 2007 yılında ikili ticaret 225 milyon ihracat, 613 milyon ithalat olmak üzere bir önceki yıla oranla %30’luk bir artışla toplamm 838 milyon dolara ulaşmıştır.
2006 yılı Nisan ayı itibariyle resmi kayıtlarda Türk ortaklı şirketlerin sayısı yeniden 376’ya yükselmiştir. Özellikle tekstil alanında Türk firmalarınca yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Türk İnşaat firmalarının üstlendikleri projelerin mali değeri 1.6 milyar Doları aşmıştır.Bu iş ortaklıkları başta tekstil sektörü olmak üzere, otomotiv, gıda, deri, temizlik malzemeleri ve diğer sektörlerde faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Ortak şirketlerin yaptığı imalat yatırımlarının proje tutarının yaklaşık 1 milyar dolar ve ortak yatırımlardaki Türk sermayesinin 600 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye’nin Özbekistan’a ihracatı kalemler bazında incelendiğinde en önemli ihraç ürününün halı olduğu görülmektedir. 2002 yılında Türkiye’nin bu ülkeye toplam ihracatının yüzde 18.8’ini bu kalem oluşturmuştur. Diğer önemli kalemler arasında ise plastikler, kazanlar ve makinalar, otomotiv ve yan sanayi, kağıt, karton, alüminyum ve alüminyum ürünleri gelmektedir. Türkiye’nin Özbekistan’dan ithalatı ise belirli kalemler üzerine yoğunlaşmıştır. Şöyle ki, 2002 yılında bu ülkeden toplam ithalatin yüzde 47’sini pamuk, yüzde 30.6’sını bakır ve bakır ürünleri oluşturmuştur.
Özbekistan’ın uluslararası ilişkileri
Özbekistan AGIK, Birleşmiş Milletler Teşkilati, İslam Kalkınma Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Uluslararası Finans Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası, Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Şanghay İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlara da üyedir. Özbekistan IMF'ye 1992 yılında üye olmuştur.
Bugün Özbekistan, 165 devlet tarafından tanınmaktadır ve 103'den fazla ülkeyle diplomatik ilişki kurmuştur. Taşkent’te 40 dan fazla ülkenin büyükelçiliği, ticaret temsilcilikleri veya uluslararasi teşkilatlarin temsilcilikleri bulunmaktadır.Yabancı ülkelerde de Özbekistan’ın 30’dan fazla büyükelçiliği ve konsolosluğu bulunuyor.
OSCO, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), WHO, ICAO, WLO, Dünya Turist Örgütü ve diğer uluslararası örgütlerin tam üyesi haline gelmiştir. BMT, IMF, EBRD, AGİK, ECO, Alman Ekonomik Kuruluşu, Avrupa Topluluğu Komisyonu, Dünya Bankası, vb. kuruluşların temsilcilikleri ve büroları bulunmaktadır.
Özbekistan’da Fransa Orta Asya Araştırma Enstitüsü, Uluslararası Barış Teşkilatı, Uluslararası İnsan Hakları Komisyonu,. Avrasya Fonu, Merkezi Asya- Amerikan Girişimciliği Destekleme Fonu, Amerikan Hukuk Konsorsiyumu gibi 24 devletlerarası kuruluş faaliyet göstermektedir.İnsan Hakları milli komisyonu, Bölgesel İrtibat bürosu, Helsinki İnsan Hakları Gözlem Ofisi ve Hür Radyo bürosu gibi kuruluşların faaliyetine izin verilerek demokratlaşma çabalarının uluslararası düzeyde bağdaştırılmasına verilen önem gösterilmiştir.
Özbekistan'ın TBD'ye olumlu katkiları
Özbekistan çok eskiye dayanan köklü devlet geleneği sayesinde bağımsızlığını kazandıktan kısa süre sonra Orta Asya'nın güçlü devletlerinden biri haline gelmiştir. Özbekistan, tarihi ve kültürel birikimi, önemli stratejik ve geopolitik konumu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, enerji kaynakları ve Orta Asya nüfusunun yarısını oluşturan 28 milyonluk nüfusu ile TBD için kilit devlet konumundadır diye düşünüyorum.
Özbekistan’ın doğal kaynakları ve yeraltı zenginlikleri arasında doğal gaz, petrol, kömür, pamuk, ipek, altın, uranyum, bakır, alüminyum, demir, gümüş, çinko, volfram ve tungsten ile diğer madenler yer almaktadır. Enerji sorunu bulunmayan Özbekistan, doğal gaz üretiminde diğer Orta Asya cumhuriyetleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Özbekistan; tarım, hayvancılık ve sanayi bakımından da güçlü bir ülke olması ile birlik, özellikle yabancı yatırımcıların yoğun ilgisi altında bulunan ve yükselen bankacılık, madencilik, telekomünikasyon, tekstil ve ulaşım sektörleriyle TBD için olumlu katkılarda bulunabilecek bir ülkedir.
Dünyanın en büyük beşinci pamuk üreticisi ve ABD'den sonra en önemli pamuk ihracatçısı olan Özbekistan’ın uçsuz bucaksız pamuk tarlalarıyla tekstil yatırımcılarının yeni gözdesi haline gelmiştir. Özbekistan; tekstilin yanı sıra; gıda, otomotiv (UzDaewooAuto - Orta Asya’nın tek otomobil fabrikası) ve inşaat sektörleri açısından da yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Özbekistan, muhteşem tarihi ve turistik potansiyeline sahiptir. Özbekistan, Orta Asya ve Türkiye Cumhuriyetleri ile her türlü ilişkilerini yoğun olarak devam ettirmekte olan ülkedir.



Kaynakça:

http://www.gov.uz/uz/ctx.scm?sectionId=1658&contentId=2189

http://senat.uz/uz/http://tr.wikipedia.org/wiki/İslam_Kerimov
http://yeogm.meb.gov.tr/




Türkiye


Türk ulusunun birlik ve bütünlüğün sembolü olan Türk Bayrağı, anayasanın 3. maddesine göre, "şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır"


Genel Bilgiler:

Yüzölçümü: İzdüşüm alanı (harita üzerinde) 783,562, km² gerçek alanı 814.578 km². Dünya yüzeyinin %1,3'ünü kaplar, en geniş 37. ülkedir. Avrupa'da Rusya'dan sonra 2. sırada yer alır.Nüfus: 71.517.100Nüfus yoğunluğu: 92 kişi km2Coğrafi Konumu: Türkiye Cumhuriyeti Kuzey yarımkürede eski dünya karaları denilen, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunmaktadır. Ülke topraklarının bir bölümü Anadolu yarımadasında, bir bölümü ise Balkan yarımadası’nın uzantısı olan Trakya’da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar, Marmara denizi ile Ege denizi ile çevrilidir. Batıdan Yunanistan, Bulgaristan, doğudan Azerbaycan ( Nahçıvan Özerk bölgesi), Gürcistan, Ermenistan, İran güneyden ise Irak ve Suriye ile komşu bulunmaktadır. Ülkenin üç tarafının denizler ile çevrili olması Türkiye’de çok farklı iklimlerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu farklılıklar Türkiye coğrafyası dünya’da çok az ülkede görülebilen çok çeşitli iklimlere özgü sebze ve meyvenin yetişmesine müsait bir yapıya sahip olmasını sağlamıştır. Bu açıdan Türkiye bir çok doğal güzelliği ve doğanın ona tanıdığı imkanlara sahip olan şanslı bir ülkedir. Mevsim farklılıkları ve bunun yaşanabilir bir ortam sunması bu coğrafyanın tarih öncesinden günümüze kadar bir çok medeniyetin kurulmasına zemin sağlamıştır. Bu yanı ile bir kısmı yer üstünde bir kısmı ise hala açılmayı bekleyen bir çok tarihi yerleşim yerlerinin ve onların ürettiği sanat eserlerinin yoğun bulunması dünyanın bir çok ülkesinden insanların Türkiye’ye turist olarak gelmesini sağlamaktadır. Ayrıca yer altında gerek işletilen gerek ise işletilmeyi bekleyen dünyada çok az bulunan bir çok mineral ve madenleri topraklarında barındırmaktadır.Yönetim Biçimi: Parlamenter demokrasi ile yönetilen Türkiye cumhuriyeti, üniter bir yapıya sahiptir. İdari yapı 7 bölge dağılmış olup toplam il sayısı 81’dir.Ülkenin kısa kuruluş tarihi: Çağdaş Türkiye, Osmanlı devleti’nin I. Dünya savaşı sonunda yıkılmasından sonra, Osmanlının Türk nüfus çoğunluğuna sahip toprakları üzerinde bir dizi yapılan özgürlük mücadelelerinin sonucunda kurulmuştur. 1923 yılında cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ATATÜRK çağdaş Türkiye cumhuriyetinin kurucusu olarak kabul edilir.Türkiye’nin üye olduğu örgütlerden bazıları:Birleşmiş Milletler, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, Avrupa Konseyi, İslam Konferansı Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü Türkiye’nin sadece üye olduğu birkaç uluslar arası örgütten bazılarıdır. Bunun dışında 03.Ekim.2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliği tam üyelik müzakereleri yürütülmektedir.Türkiye’nin TBD’ye sağlayacağı yararlar: Türkiye cumhuriyeti bulunduğu jeopolitik konumu nedeni ile Türk dünyasının en batısında bulunan bir Türk devletidir. Bu sebeple tarihi olarak ve günümüzde Avrupa ile temasın getirdiği bir çok yenilik ve teknolojiyi bünyesinde barındırmaktadır. Genç nüfusu yüksek, dünya üzerinde Türkçe konuşan nüfusu en yüksek ülkedir. Bu Türkçe’nin bir dünya dili olması hususunda büyük önem içermektedir. Türk halkının Türk kültürü ve tarihi beraberliği hususunda bilgi sahibi olmasının getirdiği avantaj arzu edilen Türk birliği oluşumunun daha çabuk gelişmesini sağlayacaktır. Türk halkının serbest ekonomi piyasası üzerine olan uzun deneyimleri - atılımcı yapıları Azerbaycan ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri için örnek olacak, o cumhuriyetlerde yaşayan soydaşlarımızın da ticari bilgi ve algısı genişleyecektir. Türkiye ile Türk cumhuriyetleri arasında alınacak bir serbest dolaşım kararı gerek Türkiye vatandaşlarının gerek ise sermayesinin daha rahat bir şekilde o coğrafyalara akışını sağlayacaktır. Bu yolla hem Türkiye Türklüğünün bütün Türkleri kucaklayan tek millet algısı bölgede iyice yerleşeceği gibi, ortak değerlerimiz daha net bir şekilde görülecek, her sene ata topraklarını ( Türkistan ) görmeye gelecek milyonlarca Türkiyeli turist sayesinde o coğrafyaya milyonlarca dolar akacaktır. Kurulacak birliktelik sayesinde ticari sahada yapılacak işbirlikleri aratacak böylelikle Türk dünyasında gelir seviyesi yukselecektir hem de dış ticaret faaliyetleri genişleyecektir. Gerçekleştirilmesi planlanan TBD kapsamında askeri bir işbirliğine dönüştürülmesi durumunda hali hazırda dünyanın en büyük ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu oluşumda diğer Türk devletlerine gerek eğitim, gerek ise teknoloji olarak vereceği destek ile Türk Birleşik Devletlerinin askeri açıdan dünyada bir süper güç olması kaçınılmazdır. Türkiye mevcut durumda sahip olduğu iletişim teknolojilerinde ki bilgisini bütün Türk dünyası ile paylaşacak Türk devletlerinin kendi içlerinde ve dünya ile iletişimleri en üst seviyeye çıkacaktır. Günümüzde Türkiye görüntülü ve basılı yayın, medya açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biri bulunmakta olup yüzlerce ulusal – yerel tv ve radyo sürekli yayın yapmakta, günlük onlarca gazete basılmaktadır. Türkiye’nin bu bilgisinin Türk dünyası ile birlikteliği ve paylaşımı Türk dünyasını çok ileri bir düzeye taşıyacaktır. Türkiye cumhuriyetinin Türkçe olarak bastığı ve hali hazırda dünyanın en geniş Türkçe arşiv ve kütüphanelerine sahip olması oluşacak bir Türk Birliği ile ortak kullanıma açılacak böylelikle Türk devletlerinin de şu zamana kadar ancak bir başka dil vasıtasıyla ( Rusça ) ulaştıkları kaynaklara öz dillerinde ulaşmanın imkanına kavuşacaklardır. Türkiye’nin etrafı denizlerle çevrili bir jeopolitik konumda olmasının getirdiği avantaj sayesinde Türk devletleri açık denizlere çıkabilecek bir çok kapıya, limana sahip olacaklardır. Bu sayede deniz yolu ile yapılacak ve onun Orta Asya’ya nakliyesi hususunda maliyetler düşecek, Türkiye’nin lojistik hususunda uzman olan bir çok şirketi ticari faaliyetlerin ve birlikteliğin gerçekleştiği Türkistan coğrafyasına yönelik variş noktaları geliştireceklerdir. Türk Devletler Birliğinin gerçekleşmesi ile sömürge dili olup onlarca yıl Türk cumhuriyetlerini kendilerine bağlamak için kullandıkları Rusça’nın yerine ortak iletişim dili olarak gelistirilecek ortak Türkçe ile yeniden milli ve kültürel değerlere dönülecek, bir millet olmanın bilincine ulaşılacaktır. Türkiye gibi gerek nüfus gerek ise askeri, ekonomik gücü ile büyük bir ülkenin Türk devletleri ile bir birlikteliğe gitmesi onlara komşu olup, onlara üzerinde yayılmacı emeller besleyen başka ülkeler için caydırıcı olacaktır. Türk cumhuriyetlerinin sahip olduğu yer altı ve üstü kaynaklar Türk girişimciler veya birleşik devletin kendi imkanları ile işlenecek ve Türkiye’nin coğrafi imkanlarının getirdiği avantaj sayesinde yurt dışına satılarak ekonomik girdiye dönüştürülecektir.TDB’nin Türkiye’ye sağlayacağı yararlarTürkiye için en önemli faydası girmeyi arzuladığımız ama her yönden istismara yönelik ve sadece talep eden bir birliktelik yerine dili, tarihi, kültürü ve çoğu ile dini değerlerimizin ortak olduğu bir kardeş birliğe dahil olmanın vereceği güven duygusu olacaktır. Böyle bir birlik sayesinde Türkiye’nin milli bir menfaati hususunda adım atacak olsa karşılaşma riski ile karşı karşıya kaldığı ambargolardan kurtulacaktır. Bunun dışında Türkiye cumhuriyetinde bulunmayan veya az çıkan petrol - doğal gaz birlik üyesi Türk cumhuriyetlerinden uygun fiyatlar ile temin edilecektir. Birlik üyesi ülkeden alınan bu türevler mevcutta, dış piyasadan temin edilirken çekilen fiyat artması veya yetmemesi gibi bahaneler ile Türkiye’yi sıkıntıya sokan etmenlerde de kurtulunmuş olunacaktır. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir çok akademisyen, bilim adamı ve teknik insan ihtiyacını Türk coğrafyasından karşılama imkanı bulabilecektir. Özellikle uzay ve nükleer sahada yetişmiş Türk devletlerinde ki bilim adamlarından Türkiye’nin daha iyi istifade etmesinin imkanı oluşacaktır. Belli sahalarda teknik donanıma sahip Türk devletlerinden istifade edilmesinin yolları açılacaktır. TBD kapsamında gerçekleşecek gerek bireysel gerer ise ortak yatırımlar sayesinde Türkiye’de ki istihdam fazlası ortadan kalkacak, herkese iş imkanı doğacaktır. Özellikle Türk cumhuriyetlerinde ki sektörel gelişmişlik ve çeşitliliğin çok fazla olmadığı düşünülürse onların mevcut açığını öncelikle Türkiye’nin karşılaması, ülke ekonomisi içinde ki duraganlığa hareket ivmesi kazandırıcağından iç piyasada bir canlılığa sebep olacağı kaçınılmazdır.
SonuçBelki iki başlığa da onlarca madde daha sıralanabilir. Fakat başlıklar dikkatle irdelenirse, belirtilmiş olan yararların kurulacak ve ortağı olunan Türk devletlerinin paylaşımına açık olacağı görülecektir. Böyle bir birlik belki dünyada daha mevcut değildir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi bu birlik ne ABD üyeleri gibi milletsizler birliği ile bir araya gelmiş eyaletler topluluğu olacak, ne hepsi birinden farklı dil ve kültüre sahip Avrupa Birliği gibi bir yapı nede Arap birliği gibi dili, kültürü aynı ama siyasal rekabet ve kin yüzünden arasıra birbirleri ile savaşın eşiğine gelen, sömürgecilerin oyuncağı olan bir oluşum olacaktır. Bu aralarında hiçbir husumet bulunmayan, dini, dili, kültürü, edebiyatı, efsaneleri ve tarihi bir milletin mensuplarının kuracağı bir birlik olacaktır. Kendi içinde çatışmasız ve istikrarlı, güçlü bir birlik sadece biz Türklerin değil aynı zamanda dünyada huzuru ve istikrarı arzulayan her ülkenin beklentisi ve dileğidir.
Kaynakçahttp://cankaya.gov.tr/http://tr.wikipedia.org/wiki/Türkiye_bayrağı
http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Linkler





Türkmenistan




Yeşil zemin üzerine gönder tarafında içerisinde geleneksel Türkmen Kilim Motiflerinin bulunduğu kırmızı bir şeridin ve ucu gönder tarafına bakan, bayrağın yukarı kısmında bulunan ve ucunda beş adet beyaz beş köşeli yıldızın bulunduğu beyaz bir hilalin koyulması ile oluşturulmuştur. Ay Türk Devleti olduğunu 5 yıldız 5 vilayetini simgeler.





Genel Bilgiler:
Coğrafî KonumTürkmenistan Cumhuriyeti Orta Asya’nın güneyinde, Hazar Denizi kıyısında yer almaktadir. Kuzeydoğusunda Özbekistan, kuzeybatısında Kazakistan, güneyinde İran ve güneydoğusunda Afganistan ile komşudur. 488,000 km’lik yüzölçümü ile bağımsız devletler topluluğunun en büyük dördüncü devletidir. Kara Kum çölü ülkenin %80’ini kapsamaktadır.
Ülkenin başlıca üç nehri Ceyhun (Amudarya, 2,620 km), Tejen (1,150 km) ve Murgab (978 km) dır. Karakum kanalı 1100 km uzunluğuyla tarım sektörü açısından hayati rol oynamaktadır. Nüfusun yarısı da kanal kıyısında yoğunlaşmıştır
Başlıca şehirler Başkent Aşkabat, Türkmenabat, Daşoğuz, Türkmenbaşı ve Mari’dir.
Nüfus Yapısı 5.799 milyondur nüfusun %77’si Türkmen olup diğer etnik grouplar Özbekler (%9.2), Ruslar (%6.7), Kazaklar (%2), Tatarlar (%0.8), Azeriler (%0.8), Ermeniler (%0.8), Beluşiler (%0.8) ve Ukraynalılar (%0.5)dır. Nüfusun %45’i kırsal kesimde yaşamaktadır.Siyasî ve İdarî Yapısı1924'te Türkmenistan SSCB’ne bağlı bir Cumhuriyet haline gelmiş ve Türkmen Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. 7 Ocak 1990 tarihinde ise Türkmenistan’da seçimler yapılmış, resmi dil Türkmence kabul edilmiş, 22 Haziran 1990 tarihinde Türkmenistan egemenliğine, 27 Ekim 1991 tarihinde de bağımsızlığına kavuşmuştur. Türkmenistan'ın bağımsızlığını ilk Türkiye tanımıştır.İran, Irak, Suriye, Anadolu Türkmenboylarına ait olanlar için "Türkmen" deyimi kullanılır. Türkmenler, Türklerin Oğuz soyundandır.
EğitimTürkmenistan'da 12 Nisan 1993 tarihinden itibaren Kiril harflerinin bırakılması, belli bir süre sonra da Latin harflerine (alfabesine) geçilmesi kararlaştırılmıştır. 9 yıllık zorunlu eğitim bulunan ülkede ayrıca 9 yıllık meslek okulları ve bunlara bağlı 4 yıllık yüksek eğitim okulları (Üniversiteler) vardır. Ama 2007 senesinden sonra zorunlu eğitim okullarda 10 sene ve Üniversitelerde de 5 sene olmuştur. Ülkede Magtymguly Devlet Üniversitesi ve Türkmenistan Bilimler Akademisi,Türkmen - Türk Üniversitesi ve diğerleri mevcuttur. Tüm Türk Devletlerinde olduğu gibi Türkmenistan'da da çok sayıda Türk Okulu bulunmaktadır. Bu okullar Türkmen - Türk ilişkilerinin gelişmesinde büyük etkenlerdendir.
Sağlık ve Sosyal Güvenlik Hizmetleri
Türkmenistan'da doğalgaz, elektrik, su ve tuz'un 2030 yılına kadar vatandaşlara tamamen bedava dağıtılması kararlaştırılmıştır. Türkmenistan'da sağlık hizmetleri tamamen devlet tarafından verilmekte olup, askeri ve demiryolu personeli kendi kurumları tarafından bu hizmeti almaktadır.
Ekonomik DurumTarımsal ürünlerin başında pamuk, meyve, sebze ve hububat gelmektedir. BDT pamuk üretiminin %17'si Türkmenistan'da gerçekleştirilmektedir.Hayvancılıkta kıraç ve step alanlarda koyunculuk önem kazanmış, büyükbaş hayvanlarda sığır yetiştiriciliği ön plana çıkmıştır.
Türkmenistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Özellikle petrol ve doğalgaz en önemli yeraltı kaynaklarıdır. Henüz işletilmemiş geniş petrol sahaları bulunmaktadır. Sülfür, krom, kurşun, brom, kömür ve potasyum en önemli doğal kaynaklarıdır. Enerji üretimi açısından zengin olan Türkmenistan'da yıllık üretim 15 milyar kw civarında olup, %40'ını ihraç etmektedir. Doğalgaz rezerv ve üretiminde diğer Orta Asya Türk devletlerinden en önde gelenidir.
Türkmenistan'da temel sanayi dalları petro-kimya, tekstil, gübre, pencere camı, gıda sanayidir. Çalışabilir nüfus olan 2.300.000 kişinin %42.''si tarımda, %10.8'i sanayi dallarında diğerleri hizmet sektöründe kullanılmaktadır. 2008 verilerine göre işsizlik oranı %10-15 cvarındadır.Buda yabancı yatırımların istihdam sorununda olumlu etkisi gözlenmektedir. Genel vasıflı işci ihtiyacı mevcuttur. Türkmenistan'ın 2007 yılı ihracatı 4 milyar dolar (yaklaşık değerler) olup, ihraç ürünleri, doğalgaz, pamuk, petrol ürünleri, elektrik, tekstil, el yapımı halılardır. İthalatı ise 3.5 milyar dolar olup (yaklaşık değerler), en çok Türkiye, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, İran ve Avrupa topluluğu ile yapmaktadır.

TÜRKBİRDEV İÇİN GÖRÜŞ
Günümüzde Ortaasya denince ilk akla gelen petrol ve boru hatlarıdır. Bunun nedenini bölgenin jeolojik yapısında aramak lazımdır. SSCB’nin parçalanmasından sonra ortaya çıkan devletlerde petrol doğalgaz rezervleri açısından üç ülke ön plana çıkıyor; Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan. Bu ülkelerdeki mevcut rezervlerin coklugu, bugünkü işletmelerinde geri teknoloji kullanimi 2000’li dünyasının kaynak ihtiyaçının yavaş yavaş bu bölgeye kayacağını göstermektedir. Şimdi mesele buralara kimin sahib olacagidir. Zira, buraları kontrol eden 2050-2100 dünyasındaki enerji kaynaklarına da hüküm etmiş olacakdır.
TÜRKMENİSTAN ‘NIN TÜRKBİRDEV’E KATKILARIBugünden uyguladığı isabetli politikalar Türkmenistan’ı 21.yüzyılın en zengin ülkelerinden biri olmaya aday haline getirmistir. Türkmenistan’nin genç nüfusu dünya’yı tanıması ve iyi eğitilmesi icin gayet planlı bir şekilde yurtdışına gonderilmekte, ogrenciler ülkelerine dönduklerinde vakit kaybedilmeden devlet yönetiminde etkin hale getirilmekdedirler. Türkmenistan, geleceği için nufusu ve nufuzu giderek azalmakta olan Rusları tedirgin etmeden, kademeli olarak özellikle, ordu ve ekonomi de kendi insanına güvenme ve sorumlulugu devir alma yolundadir.Türkmenistan devlete dayali ekonomisini özellestirmeye basladiginda TBD ulkelerinde bulunan yatirimcilar icin buyuk firsatlar ortaya cikacaktir.
Doğalgaz konusunda tek boru hatlı projeler yerine, birden fazla alternatifi olan, TBD için cezbedici çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Gaz yanında, petrol ve özellikle pamuk da ve tekstil sanayisindeki ciddi yatırımlar Türkmenistan’ın geleceğini güven altına almakla berbaer TBD icin buyuk bir pazar ortaya cikarmaktadir.

TÜRKBİRDEV’İN TÜRKMENİSTAN ‘A KATKILARI
Türkmenistan gazın dünya pazarlarına çıkışında Rus ,ABD, Türkiye, İran kartlarını ve güçlerini çok iyi bilmektedir. İşte Bu aşamada TBD’nin oluşturacağı güç birliği bu pazarlara girmesinde Türkmenistan’ın elini güçlendirecektir.Rusya’nın tekrar eski güçüne gelmesiyle, Türkmenistan’a olan ilgisinin birden bire sert bir biçimde artacağı düşünülmektedir. Türkmenistan’ın bagimsiz kalabilmesi, kendi zenginliklerini kendi milli cikarlari icin kullanabilmesi ekonomik gelişmişliğe paralel olarak, eğitilmiş insan gücüyle, tüm doğalgaz boru hattı projeleri hızlı bir şekilde hayata geçirmekle ve TBd icin’de yerine almakla mumkun olacaktir. TBD, Ülke’de güveni artıracak, Turkmenistan’in pazar payını ve rekabet imkanlarini hep güçlü tutacaktır. Unutulmamalıdır ki ekonomik güç siyasi ve askeri güçü de beraberinde getirecektir.TBD yapisi ve konumu itabari ile Türkmenistan’in Rusya'yı dengeleme politikasında ABD’den daha etkin bir güc olacaktir. Cünkü Turkmenistan, ekonomisi hergeçen gün gelişen-sıcak denizlerle bağlantılı 70 Milyonluk bir Türkiye ve Turkmenistan’nin milli cikarlarini kendi milli cikarlarina esit gorecek olan diger bagimsiz Turk devlerinin imkamlarini TBD uyesi olarak kullabilecektir.
Türkmenistan, gazı dört bir yandan ve en kısa yoldan Dünya pazarına çıkarma çabasındadır. Japonların Çin üzerinden gazı geçirme projeleri, Pakistan’la imzalanan ve uygulama aşamasındaki 20 milyar m3 doğalgaz antlaşması, İran-Türkmen-Türk projesi ile birlikde İran üzerinden Basra körfezine inme yolları hep bu düşüncenin uzantısıdır. TBD Türkmenistan’in bu cabasina daha dusuk maliyetlerle Turkmen gazini Akdeniz uzerinden dunya’ya pazarlamasina olanak vererek onemli bir katki saglayacaktir.Türkmenistan zengin yatakları TBD arazileri kullanılarak kurulacak ulaşım hatları boyunca bu hatlarda yıllardır gözü olan Arap, ABD Ve Rusya nın stratejik planları cokertilecektir. Bu TBD’nin Türkmenistan'ı güçlendireceği gibi kardeş birliğimize de katkıda bulunacaktır.
Özetle TBD Tüm Cumriyetlerimize Olduğu Gibi Türkmenistan'a da
Kolay İş gücü temini
Sıcak denizlere ulaşım
Serbest Turizm imkanları
Geniş Eğitim ve Öğretim
Ticaret imkanlarının genişliği
Tüm Ülke ihtiyaclarının daha ekonomik şartlarda temini
Güç birliğinin verdiği güven
Geniş Pazar imkanı
Para birliğinin verdiği ekonomik kazanç
Ortak bir güvenliğin Dünya barışına sağladığı katkı
Uzay teknolojisine gecişte TBD nin katkıları…
Fakir olan yerüstü zenginliklerinin TBD devletleri imkanları içeriğinde karşılanabilir durumda olması imkanı sağlıyacaktır.
Sonuc:
Türkmenistan, zengin enerji kaynaklarının yanısıra enerji projeleri, bölgesel ulaştırma koridorları ve transit güzergahların tesisi açısından da önemli konuma sahiptir. Ancak, bölge ülkelerinin dünya pazarlarına doğrudan bağlantısı olmaması, bazı ekonomik ve sosyal sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır.İşte burada TBD devreye girecektir…
Bu çerçevede Türkmenistan’ın iletişim, ulaştırma ve enerji güzergahlarını geliştirmesinin bölgesel sorunların çözümüne katkı sağlayacağı değerlendiriliyor. Bu gelişmelerin sonucu olarak Türkmenistan’ın Türkiye ve Batı ile işbirliği olanaklarını artıracağı düşünülüyor.Bu aşamada özellikle çin ve Avrupa Ülkeleri gelecekte Asya da parlıyan bir yıldız olacak Türkmenistan’ın doğal zenginliklerini kullanabilmek maksadı ile her yeni günde bir proje gündeme getirmektedirler…TBD bu pazarda güçlü bir el olacaktır.
Tüm yazılımlar bilimsel alıntılar olup yorumlar ve değerlendirmeler kişisel olarak yapılmış; gelişen ve globalleşme ye çalışan dünya da oluşturulması muhtemel bir gücün yaratacağı TÜRKBİRDEV görüntülenmeye ve Türkmenistan’ın bu güç içersindeki yeri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır
.
KAYNAKÇA
www.turkcumhuriyetleri.gov.tr

www.bisnis.doc.gov

www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/ocakozel20
http://www.trade.uktradeinvest.gov.uk/turkmenistan
www.biyografi.net

http://www.haber1.com/

http://www.haberx.com/n/306433/cia-ve-imfin-turkmenistan-verileri.htm




Son Söz


Türkçede kullanılan ortak sözcüklerden bir tanesi “siz” sözcüğüdür. “Siz”, resmiyet ve saygının yanısıra genelde çoğulu ifade ettiği için, söylenen sözler ortada kalma tehlikesi yaşar hep. “Herkese verilen bir emir, kimseye verilmemiştir” örneğinden yola çıkarak, kitabın bu son bölümünde hoşgörünüze sığınıp size, siz değil, “sen” olarak hitap etmek istiyorum. Gerçekte de bu kitabı elinde tutan ve bu yazıya odaklaşan tek bir kişi var şu anda: Sen! Yani ben burada bu satırları yazarken, sadece seni ve sende var olan o kişisel, muhteşem gücün varlığını düşünüyorum.


Dün TürKev’de Çanakkale Zaferini kutladık. Yaptığım konuşmada altını çizmeden geçemediğim bir konu vardı. “1 kişi”nin yarattığı fark. Genelde bir kişinin tek başına çok birşey yapabileceğine inanılmaz. Ama bu kavramın ne kadar hatalı olduğu yine ve yine günümüzde olduğu kadar tarih sayfalarında, hele Çanakkale şavaşlarında kendini göstermektedir. Acaba diyorum, Koca Seyyit’in akılalmaz kararlılığı olmasaydı, Çanakkale geçilemez olur muydu? Bütün tabyaların susturulduğunu düşünen düşman zırhlıları İstanbul önlerine kadar rahatlıkla ilerleyip, Marmara’ya demir atamazlar mıydı?


İşte tarihin bu sayfasında Koca Seyyit’i okumanın ve iyi anlamanın gerekliliğine inanıyorum. Modern ve çok üstün bir gücün karşısında, bütün olumsuzlukların umutsuzluğu doğurabileceği bir anda bile, işte bu koca aslanın olanaksızı başarması ve İngiliz zırhlısı Ocean’ı batırması bir milletin kaderini değiştiren “1 kişi”nin gücüyle yaratılan farklılıktı.


Koca Seyyit, zoru başarmaya kararlı ve kendisini zorunlu hissetmişti. Çünkü düşmanın milletimiz için yarattığı tehlike ile karşı karşıya idi. Tehlike gözlerinin önündeydi. Oysa ki bugün varsayılan tehlikeyi bütün çıplaklığı ile görmek mümkün değil. Hatta hiç bir tehlike olmadığı da savunulabilir. Senin içinde bulunduğun ne bir sıcak savaş, ne de görünürlerde soğuğu var... gibi. Evet ama, süper güçlerin dünyayı ve kaynaklarını ve hatta uzayı aralarında paylaştıklarının farkındasın. Bu görkemli ve genelde sessizce gerçekleşen paylaşım karşısında “ben ne yapabilirim” sorusu kuşkusuz aklına geliyordur. Türklerin bu paylaşımdan ne kadar pay alacakları veya pay mı olacakları sorusu da beynini kemiriyor olsa gerek...


Yerli halk, 1492’de Amerika’nın keşfi ile gelmeye başlayan Avrupalıları ciddi bir tehlike olarak görmediler. Hatta Kasım 1620’de Mayflower gemisi ile Plymouth’a gelen İngilizleri ilk kışta açlıktan kurtardıkları söylenir. Ama ne var ki, kabileler halinde yaşayan yerlilerin toprakları ellerinden bir bir alınmıştır. Aralarında birleşip, büyüyen ortak tehlikeye birlikte karşı durmayı beceremeyen “kızılderililer”, tam anlamı ile bir kıyıma uğramışlardır.


Benzer bir durum yabancı kaynaklı eski haritalarda “Turkic Lands” (Türklere ait yerler) diye adı geçen ve Asya kıtasının geniş bir alanını kapsayan topraklarda da gerçekleştirildi. Hanlıklar oluşturan ve çoğu zaman birbirleri ile çekişen bu yöre insanları da bir şekilde birleşip köklü ve kalıcı bir devlet ve ordu kuramadıkları için ne Çinlilerin, ne Arapların ne de Rusların istilasını önleyebilmişlerdir.


Avrupalı devletlerin ve özellikle İngilizlerin ticaret amacı ile girdikleri Hindistan’ı, 1757’de ticari çıkarlarını korumak adına ne şekilde ve kolayca işgal ettiklerini okumak ve yerli halkın derisi hintli kalırken, içinin nasıl İngilize dönüştürüldüğünden ders almak gerekir. Osmanlı toprakları, Avusturalya ve Afrika kıtası ve yerlileri de çeşitli modern oyunlara kurban olmuşlardır...
Bugün durum çok mu farklıdır? Her ülke için özel olarak geliştirilmiş, değişik ve yeni işgal yöntemlerine karşı kendilerini koruyamayan ülkelerin işgal ve sömürüsü sürmektedir. Ve bunlar olurken çoğu zaman ortada “savaşacak” bir düşman da yoktur. Tehlike, gövdeyi zevkle saran nikotin gibi bir yerlerden içeri bir şekilde sızmış ve hatta kendi ellerimizle vücudun içine çekilmiş de olabilir.


Kitabın "7 Devlet 1 Millet" bölümünde de görüldüğü gibi yeraltı ve yerüstü zengin kaynaklara sahip ve / veya stratejik önemi büyük olan Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri bu tip işgal ve sömürgecilikle karşı karşıyadır. Eğer ki geçmişten ders alıp, bir millet olarak birlikte hareket ederek yeni bir korunma sistemi geliştiremez isek, sonumuzun geçmişte düştüğümüz durumlardan daha da korkunç olabileceği, eski Yugoslavya, Irak ve Afganistan örnekleri ile belgelenmiştir.

İçinde bulunduğumuz bu tehlikeye karşı TürkBirDev gerçek ve kalıcı bir çözüm olarak sunulmuştur. Onbinlerce insanımızın bunu böyle görmesi de bu savı doğrulamaktadır. Öyleyse, sen, doğru bir zamanda doğru bir yerdesin… Şimdi burada sorulması gereken tek soru artık senin ne yapacağındır... Ben “1 kişi” olarak “tarihte benzeri görülmemiş” bu süper güçlerin ve oluşumların karşısında birşey yapamam mı diyeceksin, yoksa..


Büyük bir olasılıkla bu kitabı bitirdikten sonra, TürkBirDev düşüncesini etrafa yayan ve temsilcilikler açmış olan veya açmak için atılımlar yapan arkadaşlarımıza sen de katılmak isteyeceksin. Yalnız, emek ve zamanını en iyi şekilde değerlendirmek ve çalışmalarından en iyi sonuçları alabilmek için lütfen

DİKKAT!

Beyin fırtınası yaptığımız öbeklerimizde olduğu gibi, toplantılarda veya düşüncenin konuşulduğu değişik ortamlarda birçok tartışma konusu ortaya çıkabilir. Kurulacak birliğin adı, dini, dili ne olacaktır (?) gibi çok hassas soruları, parti ve devletlerin iç siyasetlerini tartışmaya açmak, ortak bir payda ile bir araya gelen sizlerin bir çoğunu dağılmaya mahkum edecektir. Oysa ki bu gibi konular bizi aşmakta veya amacımız dışında kalmaktadır. Öyle ki bu birlik devletler birliğidir VE bu birliği kurucak olan bizler değil, 7 devletin yetkili temsilcileridir. Aralarında ortaklık / birlik anlaşmasını hazırlayacak, kendi devlet çıkarları doğrultusunda görüşecek ve onaylanan maddelere imza atacak olanlar da, yine devletleri tarafından yetkilendirilecek bu temsilciler olacaktır.

Burada, TürkBirDev olarak bizim yapmaya çalıştığımız bunun gerçekleşmesi için ortam ve koşulları hazırlamaktır. Bu ortam ve koşullar sadece bir bölüm insanımızın değil, ne düşünceden olursa olsun hepimizin Türk Birliği arzusu etrafında toplanmamızla gerçekleşecektir. Yukarıda sözü edilen konulara 7 devlet yetkilileri adına yanıt vermeye çalışmak ve tartışmak yersiz ve zamansız olduğu kadar, birçok değerli insanımızı yok yere küstürmek veya dışlamak ile sonuçlanacaktır.Zaten bu çalışmalarımız sırasında her birimiz bir diğerinden yeni şeyler öğrenerek kişisel görüş ve yaklaşım biçimimiz kendiliğinden zamanla değişime uğrayacaktır. Bu çembere diğer Türk devletlerinde yaşayan insanlarımız da eklendiğinde, her birimizin köklü değişimlere açık olması gerekliliği de bir koşul olarak ortaya çıkmaktadır.

Özellikle son 1200 yıldır farklı kültür, millet ve güçlerin işgal ve etkisi altında kalan ve sonuçta 7 ayrı ülkede bağımsız devlet kurmayı başaran Türk milletinin bireyleri birbirlerini yeniden keşfetmeye, birbirleri hakkında çok daha yeni bilgiler edinmeye ve birbirlerini anlamaya çalışmalı, eşlik ve dostluklar kurmaya çaba göstermeli ve bu süreçte ortaya çıkacak olan ortak dil ve kültürü kucaklamaya kendilerini şimdiden hazırlamalıdırlar.

Türk Birliği yolunda ilerlerken ön yargılardan sıyrılmış, ille de birlik şu veya bu şekilde olmalı, şu veya bu tür düşünce yapısına sahip bireyleri içermelidir gibi yaklaşım ve dayatmalardan uzaklaşılmalı ve birlik için masaya oturanlar birbirlerini dinlemeyi ve anlamayı ilk görev olarak kabul etmelidirler. Ortaya çıkacak sonuçlar, hepimizin ortak bir ürünü olmalıdır. İşte bu ürün gerekli ve 7 bağımsız Türk devleti arasında gerçekleştirilebilir olan kalıcı bir Türk Birliği adıyla bilinecektir.

Bu düşünceler doğrultusunda, bu kitabı eline alıp başından sonuna kadar okuyan, okuduklarını irdeleyen ve iyi anlayan birisi olarak kişisel bakış ve görüş açında bazı değişikliklerin şu anda başlıyor olduğuna inanıyorum. Yüce Tanrı’nın sana vermiş olduğu o olağanüstü beyin gücü ile yapabileceklerinin sınırsızlığını şimdiden hücrelerinde hissedebiliyorsun... Girmek üzere bulunduğun bu yeni yolun seni nereye, hangi doruklara götüreceğini ancak zaman gösterecektir; aşağıda yer alan öneriler sadece bir başlangıç noktasıdır.


Daha önce de belirtildiği gibi, TürkBirDev bir dernek, vakıf veya parti değil, bir düşünce topluluğudur. Amacımız gerekli ve 7 bağımsız Türk devleti arasında gerçekleştirilebilir olan Türk Birliği düşüncesine inanan kişi, kuruluş, dernek ve kurumların daha da başarılı olmasına katkı sağlayarak, Türk Birliği'nin hayata geçirilmesini hızlandırmaktır. Bu amaca hizmet etmek isteyen bir kişi olarak;
1. Sen ilçende, üniversitende, il ve / veya bölgende öncelikli olarak etrafına bak ve TürkBirDev bayrağı taşıyan temsilcilik, dernek, vakıf veya bir başka kurum bulmaya çalış. Var olan kurumlara üye ol ve bu kurumların bünyesinde görev al. Demokratik ve şeffaf bir şekilde işletilmesi zorunlu olan bu kurumlarda üstlenebileceğin görevler sınırsızdır. TürkBirDev tarafından resmi olarak tanınan temsilcilerin veya desteklediği dernek ve kurumların isimleri http://www.turkbirdev.info/ sayfalarında görülebilir.
2. TürkBirDev bayrağını taşıyan temsilci, dernek veya hiç bir kuruluş yoksa http://www.turkbirdev.info/ sayfasında öngörüldüğü şekilde ve bu kitapda bulunan düşünceler doğrultusunda bir temsilcilik açmak için çalışmalar başlat. Bu temsilcilik sadece bir düşünce topluluğu (platform) olabileceği gibi, dernek veya vakıf şeklinde de gerçekleştirilebilir.

TürkBirDev düşüncesi sadece bir kısım kişi, dernek, kurum ve / veya partiye ait bir düşünce değildir. Bu düşünce bütünü ile Türk milletinin düşüncesi ve ülküsüdür. Bu kutsal düşünceye her Türkün ve Türk kuruluşlarının sarılmasının kaçınılmazlığına inanan bir kişi olarak bir dernek, vakıf, parti veya herhangi bir kurumda bir üye veya görevli isen;
1. Düşünceyi içinde bulunduğun kurumda tanıt;
2. Yetkili kişilere Türk Birliği düşüncesinin önem ve ivediliğini vurgula,
3. Bu kurumlara TürkBirDev’in verebileceği desteği ve sağlayacağı yararları anlatarak kurumun TB çalışmalarına odaklaşmasında yardımcı ol.

Biz inanıyoruz ki, Türk Birliği her kesimden insanlarımızın sergileyeceği başarılı çalışmalar ile gerçek olacaktır. Bu başarılı çalışmaların en büyük destekçisi Türk ulusunun kendisidir. Yaptığımız duyurularda TürkBirDev düşüncesine inanan ve resmi olarak TürkBirDev temsilcisi olan kişi, dernek, vakıf ve diğer kurumların doğrudan desteklenmesi istenmektedir.

Türk Birliği fırsatı son bir kez daha önümüze çıkmış, yeni ataların önderliği, yeni kahramanların güç ve kararlılığıyla dünya sahnesine TürkBirDev olarak çıkarılması için hazırdır. İşte burada devreye “sen” girmektesin. Kitapta yazılanları bir yol haritası olarak görebilir, olağanüstü gücünü aynı yolda ilerleyenler ile birleştirerek gerçek bir fark yaratabilirsin.

Evet, gerekli ve 7 Bağımsız Türk Devleti arasında gerçekleştirilebilir olan Türk Birliği seninle gerçek, TürkBirDev seninle daha güçlü olacaktır.





Sefer Özdemir


(Resim)

1959 Büyük Kayı, Çankırı doğumlu olan Sefer Özdemir 1977'de İstanbul Ticaret Lisesini bitirdikten sonra, Irak'ta 2 sene çalıştı. 1979 da Londra'ya dil öğrenmek ve 1982 de Boston'a muhendislik üzerine Üniversite eğitimi için gitti.

Boston'da taşımacılık ve emlak yönetimi işlerinin yanısıra çeşitli kurumların bünyesinde görev aldi, maddi ve/ya manevi destek sağladı, ihtiyaclar doğrultusunda organizasyonlar kurdu ve yürüttü.

Her kişinin Allah vergisi sınırsız bir güç sahibi olduğuna inanan Özdemir, "dunya'nın her il'inde ve ilçesinde bu yüce gayemiz için Türkler örgütleniyor ve çalışıyorlar" diyor.. Her kişinin bu sınırsız gücünü özgür bırakıp, işleve sokması ve aynı hedefe yönlendirmesiyle, gerekli ve 7 Bağımsız Türk devleti arasında gerçekleştirilebilir olan Türk Birliği'nin 2017'ye kadar kurulacağına şüphesiz bir şekilde inanmaktadır.


Halihazırda yapıyor olduğu çalışmalarından bazıları aşağıdaki bağlantılardan görülebilir.

http://www.turkbirdev.org/
http://www.turkbirdev.info/
http://www.turkkulturevi.org/
http://www.coyder.org.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder